Kayıtlar

Mayıs, 2019 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Dükkân tabelaları

Şehrin kimliği ve estetiği açısından kuşkusuz ticarethanelerin mimari yapılarının büyük önemi var. Şehrin girişi, ticarethaneleri, çarşısı, sosyal donatı alanları ve çıkışı ne kadar muntazam hatta ihtişamlı olursa şerefiye değeri de bir o kadar yüksek olur. Son dönemlerde ilçemizde faaliyette olan ve yahut da yeni faaliyete giren işletmelerin isim tabelalarında ciddi eksiklikler gözüme çarpıyor. Kayan yazılar, göz alan parlak ışıklar, Arapça kelimeler, metin karakterleri, tabelanın doğasına aykırı bir sürü yazı sığdırabilme telaşesi, karmaşıklığa sebebiyet veren kullanım dili, simetrik olmayan montajlar, birbirinden bağımsız ölçüler. Göz hizanızda dört tane yan yana dizilmiş dükkan, başınızı hafifçe yukarı kaldırıyorsunuz tabelalarının kalınlıkları, yükseklikleri ve boyları birbirinden tamamen farklı. Biri öne çıkmış, diğeri arkada kalmış. Biri çok kalın diğeri çok ince. Biri anyaya diğeri konyaya bakıyor. Düzen, nizam, intizam! Sokaklara, caddelere, mahalle aralarına gelişi güzel y...

Vaziyet gergin

Geçtiğimiz hafta köşemde kaleme aldığım toplum psikolojisi başlıklı yazım ciddi bir gündem topladı. Özellikle iftar sonraları bir araya geldiğimiz ortamlarda yazının içeriği günün konusu oldu. Sokakta, çay bahçesinde, kapalı ortamlarda ve aklınıza gelebilecek tüm kamusal alanlarda tartışıldı, konuşuldu, irdelendi, gerçeklerle bir bir   yüzleşildi. Maalesef, ülkemizde ki gergin (sinirlilik hali) insan sayısı her geçen gün yükseliyor. Nedenlerine siz ne derseniz deyin! Çözüm önerisi olarak ne sunarsanız sunun! Ekonomik kaygısı olanında olmayanında, iletişim problemi olanında olmayanında, iş, aş, aşk derdi olanında olmayanında, aile huzuru olanında olmayanında, iş yaşantısında huzurlu olanında olmayanında, ufak jestlerle mutlu olanlarında olmayanlarında, lüks araçlara, Göcekte demirli yatlara sahip olup jetlerle dünya turu yapanlarında yapamayanlarında ortak noktada buluşupta aradığı bir lezzet var “ Huzur iklimi “. Sanki bir hava akımının içerisine itildik. Etrafımızı sarıp sarmal...

Toplum Psikolojisi

Öylesine bir zaman boyutunun içerisinde kendimizi bulduk ki akılla mantığın izah edemediği nüansları bile normal karşılar olduk. Herhangi bir konu hasıl olduğunda nerede, ne zaman, nasıl ve ne şekilde tepki vereceğimizi bile kontrol edemez olduk. Toplum olarak nereye doğru sürüklendiğimizin bile farkında değiliz. Adeta ”hedefi olmayan gemiye hiçbir rüzgâr yardım etmez” sözünün canlı canlı örnekleriyiz. Bizimle ilgisi ve alakası olmasa da etrafımızda olup biten her şeyden haberdar olmak gayreti içerisindeyiz. Dünya’nın yörüngesi öyle bir hal aldı ki bırakın etrafınızı kainatın öbür ucunda olan bitenden dahi istemeseniz de haberdar oluyorsunuz. Teknoloji araç olmaktan çıkıp hayatımızın en önemli parçası haline geldi. Üstelik kendi asli vazifelerimizi bilişime yüklemenin peşine düştük. Zannedersiniz bilumum herkes yazılım mühendisi! Kapısının önünde ki toprağa basmaktan imtina edenler bilgisayar ekranlarında devasa tarım çiftlikleri kurma gayreti içerisindeler. Devleti yönetmekle yüküm...

Ramazan-ı Şêrif

İki cihan Peygamberimiz Hz. Muhammed Mustafa (SAV)’in deyimiyle Rabbim, Recep ve Şaban aylarını hakkımızda mübarek eyle bizi Ramazana ulaştır. Biz ulaşanlar olduk. Alemlerin rabbi olan Allah’ın izni ve kudretiyle 11 ayın sultanı kainat döngüsünün içerisinde bir kez daha geldi ve kapımızı çaldı. Rahmet, mağfiret ve bereket ayı olan Ramazanın aynı zamanda tüm İslam alemini birleştirici, bütünleştirici ve safları sıkılaştırıcı gibi manevi özelliği de bulunmaktadır. Bu ayda tüm Müslümanlar kendilerine diğer aylara nazaran daha farklı bir şekilde çekidüzen verirler. Yediklerine, içtiklerine, söylediklerine, konuştuklarına ve münasebetlerine daha itina ile önem gösterirler. Manevi huzurun ikliminde sakinleşirler. Gölgesinde ferahlarlar. Kanatları altında kendilerini güven içerisinde hissederler. İçleri kıpır kıpır eder. İftar ve sahur saatlerinin kendine has atmosferi aile bireylerini bir arada toplamakla kalmaz, aile fertlerinin büyükten küçüğe birbirlerine karşı tebessüm etmelerine olan...

İngilizce eğitimleri verilmeli!

Günümüz şartlarında Sapanca’mızın nitelikli en önemli eksiklerinden bir tanesi de kuşkusuz kendi dilimiz dışında evrensel bir dili iyi derecede konuşmakta çektiğimiz güçlük. Derler ya bir dil bir insan iki dil insan. Atalarımız evrensel diller olmasa da Gürcüce ve Lazca dillerini çok iyi konuşmaktaydılar. 4 kuşak öteden kendi ana ve babalarımıza kadar bu dillerin kullanımı nesilden nesile aktarılarak gelmişti. Fakat bizim gençlik dönemlerimizde nedense bu dillerin kullanımı noktasında ciddi bir mahalle baskısı oluşmuştu. Ayıplanıyor ve hatta yadırganıyordu. Basit olarak nitelendiriliyordu. Bu sebeplerden ötürüdür ki canım dillerin bizim nesillere aktarımı maalesef gerçekleşmedi. Bireysel manada evin içerisinde konuşulanlara can kulağıyla kulak kabartanlar müstesna. İlçemizde 50’li yaşların üzerinde kısmen hala bu dillerin konuşulabildiğini görmekteyiz. Kendi ana dili dışında farklı bir dili başarı ile konuşmayı becerebilen bir birey üçüncü bir dili öğrenmekte ve konuşmakta kesinlikl...