Sapanca Ormanları yok edilmesin!




Üzülme davanın sahibi hak’tır, hak olan davada zafer muhakkaktır. Eğer giriştiğin herhangi bir davada haklı isen korkma. Hakkı müdafaa edenin yardımcısı Allah'tır. Yazımın girişini ibretlik sözlerle yaptım. Çünkü bizler hak olanı,  usulünce, edebince, uygun bir dille, kalpleri kırmadan, gönülleri yıkmadan, kimseleri ötekeliştirmeden, duruşumuzdan en ufak taviz vermeden anlatmakla mükellefiz. 
Sapanca’da uzun süredir devam eden bir meselenin içerisine, detaylı araştırmaları ve incelemeleri yaparak dahil olduk. Uzmanlık alanımız içerisinde olan konularda öncelikle basın yoluyla bakış açımızı ortaya koyduk. Karınca’nın kıssasını bilirsiniz. Karınca, ağzında küçücük bir damla su ile koşa koşa gidiyormuş. Kartal onun bu telaşını görüp sormuş hemen yanına yanaşıp: “Bu acelen niye? Nereye böyle? “Duymadın mı” demiş. “Nemrud, İbrahim Peygamber’i ateşte yakacakmış. İşte ateşin olduğu yere su götürüyorum.” Bu sözleri duyan kartal kendini tutamayarak ulu orta kahkahalarla gülmeye başlamış. “Sen şu ateşe dönüp yüzünü hiç bakmadın mı?” diye sormuş. “Ne kadar büyük. Senin bir damla suyun ona ne yapabilir ki?” Su taşıyan karınca, “olsun” demiş. “Hiç olmazsa safımız belli olur.” Bizimki de böyle bir hikaye. Karar ve temsil yetkimiz olmamasına rağmen, Sapanca’ya olan bağlılığımız, sevgimiz, aidiyet duygumuz, Sapancalılığın vermiş olduğu içgüdüsel koruma refleksi neticesinde, çevresel ilişkilerimizin samimiyetine dayanarak, bu meselenin üst mecralarda irdelenmesi ve tartışılmasının zemininin hazırlanmasına katkı sağlamaktı amacımız. Bu vesileyle Sayın Mahir Ünal, Sayın Ali İhsan Yavuz, Sayın Recep Uncuoğlu ve Sayın Ekrem Yüce’yle  konunun bütününü yüz yüze görüşebilme ve ifade edebilme olanağına sahip olduk.

Keza Sayın Ali İhsan Yavuz, Ankara’da yapılan yüz yüze görüşmeden sadece bir hafta sonra meselenin merkezine bir ziyaret gerçekleştirdi. Yapılan tüm görüşmelerde edindiğim izlenimlere bakacak olursak, Sapanca’nın geçmişten günümüze gelen mevcut şehir planlamasındaki keşmekeşlikten ötürü proje kendine bir türlü karşılık bulamadı. Projenin hayata geçmesine onay veren yetkililerin, hafta sonu sadece bir günde Kırkpınar ışıklardan 27.000 aracın Kırkpınar merkeze döndüğünü bilebileceklerini kesinlikle düşünmüyorum. Bunu bilebilmeleri için Belediye bünyesinde bir ARGE merkezi olmalı değil mi! Var mı? Yok. Bireysel bir vatandaş tarafından hafta sonuna denk gelen iki günde araç numaratörüyle yapılan istatistiğe göre Kırkpınar civarından 50.000 aracın geçiş yaptığı verisine ulaşılmış. Dile kolay. Tek şeritli, kavşaklı, ışıklı, ticarethanelerin bulunduğu bir güzergâh.  Gerisini artık siz düşünün!  Sapanca’nın 90’lı yıllarını hatırlarsınız değil mi! Her yeri yemyeşil. Yüzevler, Mahmudiye, Ünlüce, Dilekli, Dibektaş. Yüze bakan sırtlar. Gözümüzün önünden şöyle bir geçsin aradaki yıllar. Şimdilerde Yüzevler betondan bir yüzey, Mahmudiye derzi atılmış adeta boşluk kalmamış bir seramik kalıp, Dibektaş malumunuz Türkiye’nin gündemine oturmuş vaziyette önümüzde duruyor. Ünlüce ve Dilekli koşar adım takip ediyor.

Sapanca, gerek iyi planlama yapılmaması, vatandaşın tapulu arazisi olması, imar baskısı, seçim kaygısı, gerekse günübirlik politikalarla süreçlerin geçiştirilmesi, gerekse de yamaç yoğunluğundan ötürü beton istilasından payına düşeni fazlasıyla aldı. Hem fikir miyiz? 90’lı yıllarda çeşmeden lakır lakır su içerken suyun kalitesiyle yetinmiyor sürekli eleştirilerde bulunuyorduk. Bugün damacanalarla su fabrikalarının önüne konmuş çeşmelerde sıra bekliyoruz. Yanlış mı? Sıra sıra gidiyoruz. Şimdilerde devlete ait orman arazilerimiz gündemde. Bir proje ortaya atıldı. Kısmen ilerliyor.  
Mesele Teleferik’in de ötesinde. Hiç açıp 1/100.000’lik planlarda o bölgenin geleceğine dair yapılan düzenlemeleri incelediniz mi? İncelediler mi? Ya da o bölgede ihale şartnamesinin haricinde tesis yapımına açılacak 3 ayrı noktadan kaç kişi haberdar? Şehrin bitişiğindeki sık ağaçlardan mütevellit 350 dönümlük ormanlık alan bugün yarın A-B Tipi mesire alanı adı altında yapılaşmaya açılması an meselesi. 400 dönümlük bakir ormanlık alanı hafta sonu ortalama 35.000 aracın geçiş yaptığı tek şeritli yürümekte bile güçlük çekilen güzergâh üzerinde ticari faaliyete açmak, şehrin ayna gibi duran yeşil panoramasını griye döndürmek,  gelecekte nasıl izah edilebilir bilemiyorum. Söylemlerimde bir yanlışlık varsa yetkili merciler düzeltebilir. Bizde böylelikle gördüğümüz haritaların eyleme dönüşmemiş olmasına can-ı gönülden seviniriz. Göl mahallesinin simgesi olan içerisinde gölet bulunan ormanlık alan (çamlık) bütünüyle özel bir firmaya kiralanmış mıdır? Bu konuda da kamuoyu bilgilendirilirse çok makbule geçer.

Vatandaş olarak biz gerekli mercilere çekincelerimizi en üst düzeyde ilettik. Karar verme makamında olanların veballeri oldukça ağır. Allah herkese kolaylık versin. Kentleşmede yokuş aşağı hızlıca giden yöremizin en nadide varlıkları olan ormanlarımızın bu süreçte gidişata kurban edilmemesi tek arzumuz ve beklentimiz! Sapanca ormanları yok olmasın. Sağlıcakla kalın.  



Yorumlar

Yorum Gönder

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!