"Sadettin Tantan"


Etrafımızı saran 45 km²’lik alanın ötesine geçip gerçeklerle yüzleştiğimizde, kıt ve dar bakış açımızın geniş ufuklarda kendine yer bulmakta oldukça zorluk çektiğine her daim şahit oluruz. Sınırlarımızın dışına adım atıp, zaman zaman karşılaştığımız zorluklar karşısında çaresiz kaldığımızda, yaşamın kahvehanede devleti kurtarmaktan, onu bunu eleştirmekten, hükümet kurup bozmaktan ibaret olmadığını itinalı ve özenli bir şekilde kabul ederiz. Konuşurken mangalda bırakmadığımız küllerin bozuk para kadar itibari değerinin olmadığını acı bir şekilde tecrübe ederiz. Farkında olmadığımız, olamadığımız o kadar çok şeyin var olduğunu ister istemez görme ve tanıma fırsatına nail oluruz. Küçük dünyamızda kendimizi nasıl da büyük gördüğümüzün dersini boy aynasında haşmetli bir şekilde almaktan geri kalmayız.

Sarılmak isteriz. Bir söze, kelimeye, cümleye, şiire ve yahut da kişiye. Aidiyetimizi sahiplenebilecek bir şahsiyete. Hemşehrimize, köylümüze, memleketlimize. Yeni insanlarla, ortamlarla, kurumlarla tanışır, hasbihal ederiz. Kendimizi tanıtırken, Türklere özgü kişiyi tanıyabilme suallerinden birine vakıf oluruz. Göğsümüzü gere gere Sapancalıyım demekten bir an olsun tereddüt etmeyiz. Kanaatimizce üst kimliğimizdir, emek ve çaba sarf etmeden elde ettiğimiz. Her defasında da mutlaka Sapanca’yı bilen ve tanıyanlara tesadüf ederiz. Evet biliyorum der karşıdan bir ses, Tantan’ın memleketi. Tantan’ın. Vay be ne adamdı! Yiğit! Cesur! Mert! Dürüst! Heybetli! Korkusuz! Gözü kara! Binlerce kilometre ötede, kimliğinizden bir haber olan hiç mi hiç tanımadığınız insanlardan ilçemiz nezdinde samimiyetle böylesine güzel betimlemeler duyduğumuzda koltuk altımız kabardıkça kabarır.
  Her gittiği yerde, bulunduğu görevde, aldığı risklerde Sapanca ismini yüceltmiş, zirvelere taşımış nadide bir kişiliğe sahip olduğumuz için yöre olarak çok ama çok şanslıyız. Tantan ismi Sapanca’yla eşdeğer hale gelmiştir.

780.000 kilometrekarede öylesine derin izler bırakmıştır ki silinmesi asla ve kat’a mümkün değildir. Sapanca’mızın medarı iftiharı. Gurur ve övünç kaynağı. Yüz akı. Kıvanç duyulan portresi. Rol modeli. Dürüstlük abidesi. Heyecan veren ve örnek alınan kişiliği. Yaşayan efsanesi. Bir insanın yaptıklarıyla, yaşattıklarıyla, ortaya koyduklarıyla, arkasından sürükledikleriyle, yaşarken bir canlı için kullanılabilecek en güzel ifadelere mazhar olabilmesi her babayiğidin harcı olmasa gerek. Polis şefiyken suç örgütlerine göz açtırmayıp, uluslararası düzeyde silah ve uyuşturucu kaçakçılarının, mafyanın ve yasa dışı örgütlerin korkulu rüyası haline gelmişti. Eskişehir, Bursa, Giresun, Tekirdağ ve İstanbul’da emniyet müdürlükleri. Görev yaptığı yerlerdeki halktan gördüğü sevgi seli. İstanbul’da görev aldığı dönem hala ve hala dillere destan.

Sokaklara getirdiği nizam, kumarhanelere yaptığı baskınlar, naylon faturacılara düzenlediği operasyonlar, hayali ihracatçılara kestiği faturalar, fakir fukaranın garip gurebanın hakkını koruyabilmek adına tehlikenin üzerine üzerine giden gözü pek devlet bürokratlığı halen dilden dile geziyor. İstanbul’da ondan habersiz kuş uçmadı, uçamadı! Nasıl bir güç? Şimdilerdeki emniyet mensuplarını gözünüzün önüne getirin. Tantan’dan öğrenecekleri çok büyük tecrübeler var değil mi? Halka mal olmak kolay iş değil! Ulusal gazetelerde hakkında atılan yüzlerce manşet. Hakkında yazılan kitaplar. Çevrilen diziler. Senaryosu yazılan filmler. Makaleler, Köşe yazıları. Saymakla bitmez. Yiğit, cesur ve dobralığıyla nam salmış devlet adamı. Tek başına devlet gibi. Halk kahramanı. Polis teşkilatına itibar kazandıran cevval yürek. Tapınak şövalyelerine karşı Tantan kasırgası. Tantanizm. Ağzı ile konuşmaktan çok icraatları ile konuşmayı şiâr edinen vatan evladı.

Güreş federasyonu başkanlığı yaptı. Siyasete atıldı. Fatih Belediye Başkanı seçildi. Hakkında en ufak bir şaibe çıkmadı. İçişleri Bakanı oldu. Ülke tarihinde hiçbir bakan onun kadar anılmadı. Onlarcası unutulup gitti. Devletin menfaatleri ve çıkarları için kimsenin gözünün yaşına bakmadı. Tantan’ı Tantan yapan o vakur duruşunu hiçbir zaman bozmadı. Makamlar mevkiler ülkesine hizmet adına amaç değil araç oldu. İçişleri bakanı olduğunda Türkiye onu çok daha yakından tanıdı. Kabinenin gündemini belirledi. Bakanlığı döneminde yaptığı operasyonlarla devletin ve milletin milyarlarca dolar kaynağını korumayı kollamayı başardı. Siyasi ahlaktan taviz vermedi.

Tantan, Paraşüt, Balina, Kartal, Kasırga, Matador, Bufalo, Fırtına, Hayal, Serhat, Tapınak Şövalyeleri, Beyaz Enerji ve Umut operasyonlarıyla milletin umudu oldu. Çarkın içerisindeki bir sürü siyasetçi, siyasetçi yakını, iş adamı, bürokrat demir parmaklıkların ardına atıldı. Türkiye tarihinde görülmesi mümkün olmayan bu operasyonların başında ve merkezinde bir Sapancalı vardı. Yeraltı köstebeklerinden uluslararası baronlara kadar herkese dokundu. Burada kaybolur gider, oda düzene ayak uydurur ve bu düzen onu da kendine benzetir diye ümit edenlerin istek ve arzularını tamamen boşa çıkardı. Yetenekli, bilgili, ahlaklı, özverili, disiplinli ve vatansever oluşu onu hep bir adım öne çıkardı. Rahatı ve huzuru kaçan, bu dalga beni de vurur mu korkusuna kapılan nüfuzlu siyasilerin içişlerinden gümrük bakanlığına yaptıkları atamaya tepkisiz kalmadı.

Bugün oda başkanlığı koltuğu için her türlü melaneti işleyen zihinlerle karşı karşıyayken, o gün kişisel ilkeleri ve siyaset anlayışıyla bağdaştıramadığından ötürü kendisine kabinede teklif edilen gümrük bakanlığı görevini elinin tersiyle iten bir şahsiyetin önemini daha da iyi anlıyoruz.

Sapanca da doğdu. Sizin bizim gibi. Gençliğini Pigal’de geçirdi. Kim derdi ki bir gün çıkacak illegaliteye engel olabilme adına Türkiye’yi baştan aşağıya titretecek! Kanunları uygulama noktasında en ufak taviz vermeyecek! Dik duracak! Eğilmeyecek! Gerçeği haykırmakla kalmayıp uygulamayı başaracak! Sapancalı duruşunu hafızalara kazıtacak. Sapanca çok önemli değere, kıymete ve hazineye sahip. Gelecek nesillere tanıtabileceği, örnek bir model olarak sunabileceği, kimlik kazandırırken kalplere ilmik ilmik işleyebileceği, ahlakın ve edebin insan vücudunda nasıl temsil edildiğini gösterebileceği canlı bir tarihi sunma fırsatı var. Sadettin Tantan demek Sapanca demektir.

Siyasi fikir, ritüel ve görüş ayrılıkları Sadettin Tantan’ın efsane kişiliğini hiçbir şekilde gölgeleyemez.

Sapanca Belediye makamı ve Sapanca Belediye Meclisi, Sadettin Tantan ismini Sapanca’da ilelebet yaşatmak için bir çalışma başlatmalıdır. Sapanca’ya giriş çıkış yapan her fert Sadettin Tantan ismiyle tanışmalıdır. Sapancalıya ayrı bir özgüven verir Tantan lafzının geçtiği her platform.
  Nice Tantan’lar yetiştirebilmek dileğiyle.







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!