Büyük İstanbul Depremi
Adım adım sona yaklaşıyoruz. Büyük felaketin sesi hafiften hafiften işitiliyor.
Herkes her şeyin farkında fakat eller kollar bağlı. Refleks geliştirilebilecek
ne bir imkan, ne bir güç, ne bir kuvvet, ne bir irade, ne bir cesaret ne de bir
kendinden emin haleti ruhiye var. Çünkü bu noktaya her şeyi kendi ellerimizle
getirdik. Şuan sus pus çaresizce başımıza gelecekleri beklemekle meşgulüz. Koskoca
İstanbul artık gece rahat uykuya dalamıyor. Gözler avizelerde, kulaklar
tıkırtılarda, kalpler korku içinde. Geçen hafta meydana gelen deprem sonrasında
İstanbul civarında ikamet eden dostlarımız, arkadaşlarımız, akrabalarımız hep
aynı kelimeleri dile getiriyorlar. Ekonomik imkanı olanlar birkaç günlüğüne de
olsa deprem sonrasında kendilerini İstanbul dışına attılar. Sonra mı? Tekrar
aynı yere döndüler. Şimdi kendileriyle cebelleştiklerini söylüyorlar. Ya büyük
deprem olursa! Depremde, içinde yaşadığımız bina ya kağıt gibi ufalanırsa! O
şiddetli ana yakalanırsak! Ne olacak! Kafalarda deli sorular ancak çözüm
noktasında koskoca bir hiç! Depremden bu yana kısacık bir zaman zarfında
psikolojik rahatsızlıkların, evham ve takıntı hallerinin insanlar arasında
yaygınlaşmaya başladığını sıklıkça duymaya başladık. Deprem meydana gelmesede,
gelecek korkusu insanların yaşam kalitesini iyice düşürmüş vaziyette.
Marmara depreminin üzerinden sadece 20 yıl geçti. Hatırlayacak olursanız bu deprem bölgesel olarak meydana gelmesine rağmen 18.000 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. 50.000 vatandaşımız ise ağır yaralanmıştı. Peki İstanbul bu depremden ders çıkarmış mı bir bakalım. 1999 yılında İstanbul’un nüfusu resmi rakamlara göre 10 milyon 500 bin. Yani 1 km²’ye düşen insan sayısı 1975 kişi. Şuan resmi rakamlara göre nüfus 15 milyon 250 bin. 1 km²'ye düşen insan sayısı 2870 kişi. Son 20 yılda 1 km²’ye sıkıştırılan insan sayısı % 45 artmış durumda. Kişi başına 1 m² yer bile düşmüyor. Ferahlatmak varken iyice istif yapılmış. Üst üste. Beton yığınına dönen İstanbul’da yeşil alan neredeyse kalmadı! Dünya’nın en önemli şehirleri arasında yapılan yeşil alan kıyaslamasında İstanbul yüzölçümüne göre 2,2 oranıyla son sırada yer aldı. Örneğin bu oran Londra’da % 33, Roma’da % 38, New York’da % 27. Son 20 yılda maalesef İstanbul’un silueti bozuldu. Tarihi dokusu tahrip edildi. Manevi havası bozuldu. İnsafsızca. Şehirde ki askeri alanlar, mezarlıklar, türbeler, saray bahçeleri olmasa emin olun yeşil alan görmek bugünlerde mümkün olmayacaktı. Düşünsenize imara açacak alan kalmayınca deniz kenarlarını doldurmaktan en ufak tereddüt dahi etmedik.
Uluslararası standartlara göre 700 - 800 metre yarıçaplı bir alanda insanların yürüyerek ulaşabilecekleri bir yeşil alan yani büyük çaplı bir park olmalı! Sizce bu oran şuan İstanbul’da kaç kilometreye tekabul ediyordur? Tahmin bile edemiyorsunuz değil mi! Yetkililerin ağzından basına verilen bilgilere göre İstanbul’da 5 milyonun üzerinde konut var. Bunların içerisinden 500 binin üzerinde ki bina çürük. Yanlış duymadınız! 500 bin bina. Bu rakam çürük kısmı. İdare eder, eh işte ayakta belki kalır, direnebilir denen binaları bir araya getirdiğinizde rakam milyonu geçer. Şaka değil! Sıklıkla duymuyor muyuz 70’li 80’li 90’lı yıllarda yapılan binaların deniz kumundan yapıldığını, hurda demirlerin kullanıldığından, statiğin tutulmadığından, temeline ezberden beton döküldüğünden. Peki büyük deprem anında bahsedilen bu binalardan kaçı ayakta kalabilecek! Birkaç ay önce Kartal’da bir bina çöktü, molozlarını temizlemek 3 gün sürdü! Ortaya çıkabilecek kaos’un farkında mısınız! Her türlü önlemi alınmış, yollar trafiğe kapatılmış, iş makineleri düzenli ve güvenli bir şeklide çalışırken bile bir binanın enkazını 3 günde kaldırabiliyorsak binlerce bina patır kütür yere döküldüğünde ne yapacağız! Hangi araç hangi sokağa girebilecek! Can pazarı! Deprem oldu. Yıkacağını yıktı.
Deprem anında hayatta kalabilenler kendilerini nasıl düze çıkarabilecekler. Enkaz altında kalanlar nasıl dışarı tahliye edilecek. Daracık sokaklarda bugün araç parklarından ötürü gıdım gıdım zor ilerleyebiliyorken, o gün nasıl ilerleyebileceksiniz! Yangınlara nasıl müdahale edeceksiniz! Paniği nasıl kontrol altında tutabileceksiniz! Olası tsunamiye karşı nasıl ayakta duracaksınız! Yağmayı, tecavüzü, hırsızlığı, patlamaları, salgın hastalıkları nasıl engelleyebileceksiniz? Arama kurtarma ekiplerinin bölgelere intikalini nasıl sağlayabileceksiniz? İnsanların bozulan psikolojileri karşısında olay anında nasıl birlikte hareket edebileceksiniz! Yukarıda verdiğim tüm rakamlar ilgili Bakanlıklar’ın verdiği bilgiler. Kendi kattığım hiçbir şey yok. İstanbul nüfusunun belli bir bölümü tahliye edilmesi, göçlerin engellenmesi gerekirken tam tersine İstanbul’un nüfusu arttırıldı, her yer rant sahasına dönüştürüldü, alabildik bütün alanlar betona gömülündü. Siyasi irade İstanbul’a ne yazık ki master plan hazırlamadı. Rant her şeyin başına insan canının bile önüne geçti. İstanbul’a ihanet ettik derken o söz elbette karşılıksız değildi! Gelecekte beklide yapılan hataların bedeli çok ağır bir şekilde ödenecek. Allah C.C bizi kaldıramayacağımız yükle imtihan etmesin! İnançlı insanlarınız. İstanbul’u teknik (maddi) olarak değerlendirdik. Uzmanların bahsini ettiği (7.6 şiddetli) büyük İstanbul depremi gerçekleştiğinde, Türkiye altından kalkamayacağı sorunlarla karşı karşıya kalacak.
Türkiye’nin kalbi İstanbul! Kalp durursa hayat durur! Edirne’den Van’a her birey bu depremin etkilerini ensesinde hissedecek. Allah C.C şuurlanmamıza ve en kısa sürede doğru adımlar atmamıza vesile olsun. Felaketlerden ve facialardan bizi korusun. Son olarak bir hatırlatma daha yapayım. 22 Mayıs 1766 tarihinde İstanbul’da büyük bir deprem meydana geldi. Taş üstünde taş kalmadı. Sağlıcakla kalın.
Marmara depreminin üzerinden sadece 20 yıl geçti. Hatırlayacak olursanız bu deprem bölgesel olarak meydana gelmesine rağmen 18.000 vatandaşımız hayatını kaybetmişti. 50.000 vatandaşımız ise ağır yaralanmıştı. Peki İstanbul bu depremden ders çıkarmış mı bir bakalım. 1999 yılında İstanbul’un nüfusu resmi rakamlara göre 10 milyon 500 bin. Yani 1 km²’ye düşen insan sayısı 1975 kişi. Şuan resmi rakamlara göre nüfus 15 milyon 250 bin. 1 km²'ye düşen insan sayısı 2870 kişi. Son 20 yılda 1 km²’ye sıkıştırılan insan sayısı % 45 artmış durumda. Kişi başına 1 m² yer bile düşmüyor. Ferahlatmak varken iyice istif yapılmış. Üst üste. Beton yığınına dönen İstanbul’da yeşil alan neredeyse kalmadı! Dünya’nın en önemli şehirleri arasında yapılan yeşil alan kıyaslamasında İstanbul yüzölçümüne göre 2,2 oranıyla son sırada yer aldı. Örneğin bu oran Londra’da % 33, Roma’da % 38, New York’da % 27. Son 20 yılda maalesef İstanbul’un silueti bozuldu. Tarihi dokusu tahrip edildi. Manevi havası bozuldu. İnsafsızca. Şehirde ki askeri alanlar, mezarlıklar, türbeler, saray bahçeleri olmasa emin olun yeşil alan görmek bugünlerde mümkün olmayacaktı. Düşünsenize imara açacak alan kalmayınca deniz kenarlarını doldurmaktan en ufak tereddüt dahi etmedik.
Uluslararası standartlara göre 700 - 800 metre yarıçaplı bir alanda insanların yürüyerek ulaşabilecekleri bir yeşil alan yani büyük çaplı bir park olmalı! Sizce bu oran şuan İstanbul’da kaç kilometreye tekabul ediyordur? Tahmin bile edemiyorsunuz değil mi! Yetkililerin ağzından basına verilen bilgilere göre İstanbul’da 5 milyonun üzerinde konut var. Bunların içerisinden 500 binin üzerinde ki bina çürük. Yanlış duymadınız! 500 bin bina. Bu rakam çürük kısmı. İdare eder, eh işte ayakta belki kalır, direnebilir denen binaları bir araya getirdiğinizde rakam milyonu geçer. Şaka değil! Sıklıkla duymuyor muyuz 70’li 80’li 90’lı yıllarda yapılan binaların deniz kumundan yapıldığını, hurda demirlerin kullanıldığından, statiğin tutulmadığından, temeline ezberden beton döküldüğünden. Peki büyük deprem anında bahsedilen bu binalardan kaçı ayakta kalabilecek! Birkaç ay önce Kartal’da bir bina çöktü, molozlarını temizlemek 3 gün sürdü! Ortaya çıkabilecek kaos’un farkında mısınız! Her türlü önlemi alınmış, yollar trafiğe kapatılmış, iş makineleri düzenli ve güvenli bir şeklide çalışırken bile bir binanın enkazını 3 günde kaldırabiliyorsak binlerce bina patır kütür yere döküldüğünde ne yapacağız! Hangi araç hangi sokağa girebilecek! Can pazarı! Deprem oldu. Yıkacağını yıktı.
Deprem anında hayatta kalabilenler kendilerini nasıl düze çıkarabilecekler. Enkaz altında kalanlar nasıl dışarı tahliye edilecek. Daracık sokaklarda bugün araç parklarından ötürü gıdım gıdım zor ilerleyebiliyorken, o gün nasıl ilerleyebileceksiniz! Yangınlara nasıl müdahale edeceksiniz! Paniği nasıl kontrol altında tutabileceksiniz! Olası tsunamiye karşı nasıl ayakta duracaksınız! Yağmayı, tecavüzü, hırsızlığı, patlamaları, salgın hastalıkları nasıl engelleyebileceksiniz? Arama kurtarma ekiplerinin bölgelere intikalini nasıl sağlayabileceksiniz? İnsanların bozulan psikolojileri karşısında olay anında nasıl birlikte hareket edebileceksiniz! Yukarıda verdiğim tüm rakamlar ilgili Bakanlıklar’ın verdiği bilgiler. Kendi kattığım hiçbir şey yok. İstanbul nüfusunun belli bir bölümü tahliye edilmesi, göçlerin engellenmesi gerekirken tam tersine İstanbul’un nüfusu arttırıldı, her yer rant sahasına dönüştürüldü, alabildik bütün alanlar betona gömülündü. Siyasi irade İstanbul’a ne yazık ki master plan hazırlamadı. Rant her şeyin başına insan canının bile önüne geçti. İstanbul’a ihanet ettik derken o söz elbette karşılıksız değildi! Gelecekte beklide yapılan hataların bedeli çok ağır bir şekilde ödenecek. Allah C.C bizi kaldıramayacağımız yükle imtihan etmesin! İnançlı insanlarınız. İstanbul’u teknik (maddi) olarak değerlendirdik. Uzmanların bahsini ettiği (7.6 şiddetli) büyük İstanbul depremi gerçekleştiğinde, Türkiye altından kalkamayacağı sorunlarla karşı karşıya kalacak.
Türkiye’nin kalbi İstanbul! Kalp durursa hayat durur! Edirne’den Van’a her birey bu depremin etkilerini ensesinde hissedecek. Allah C.C şuurlanmamıza ve en kısa sürede doğru adımlar atmamıza vesile olsun. Felaketlerden ve facialardan bizi korusun. Son olarak bir hatırlatma daha yapayım. 22 Mayıs 1766 tarihinde İstanbul’da büyük bir deprem meydana geldi. Taş üstünde taş kalmadı. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder