Sapanca’da çeşmeden su…
Evet, maalesef doğal kaynak suyunun membaı Sapanca’da artık
çeşmeden su içilemiyor. Musluğu çevirdiğimizde yüksek klor, koku, sertlik, çoğu
zaman çamursu bir akıntı şeklinde akan su artık evlerimizde içilebilir olmaktan
çıktı. Şebeke suyu çamaşır, kısmen bulaşık ve temizlik amaçlı kullanılıyor çoğu
hanelerde. Elbette SASKİ suyun çıkış noktasında değer ölçümlerini yapıyordur.
İnsan sağlığı açısından herhangi bir tehlike unsuru oluşmasına imkan
tanımıyordur. Yüksek teknolojiye ve nitelikli teknik ekibe sahip bir kurum.
Ancak suyun çıktığı noktayla evlerimize ulaşana kadar kat ettiği mesafe
arasında kesinlikle değer ölçümlerinde şaşma olduğunu ve değişim gösterdiğini
düşünüyorum. Suyun kalitesi ilk çıktığı noktadan yüzey sürtünmeleriyle beraber
mutfaklarımıza geldiğinde elde edilen değerler şayet birebir aynı ise o zaman
iyice irdelenmeli, problemin büyüklüğü göz ardı edilmemelidir! Borular asbest.
İlkel.
Sapanca, SASKİ ile tanışmadan önce su meselesi bu kadar gündeme taşınmıyordu. Hatırlarım, 90’lı yıllarda insanlar büyükşehirlerden Sapanca’ya araba bagajlarına koydukları boş bidonlarla gelir herhangi bir mahalle arasındaki çeşmeden bidonları ağzına kadar doldurur ve evlerine dönerlerdi. Doldurdukları bidonları içme suyu olarak kullanırlardı. O dönemlerde her mahallemizde sokak çeşmeleri bulunurdu. Çeşmelerden suyu kana kana içerdik. Düşünün, mahalle çeşmesinden akan su kana kana içilebilirken mutfaktan akan nasıl içilir! Sokak çeşmeleri ilçenin bir kültürel simgesiydi. Farkında olmadan bu kültür de yok edildi! Suyu marka olan bir bölgenin tanıtımı en güzel şekliyle nasıl yapılabilir? Çok ince bir nüans. SASKİ, Sapanca’nın su politikasını bana göre doğru planlayamadı. Nüfus ve konut artışını istenildiği düzeyde öngöremedi. Altyapıya yatırımı yapmakta oldukça gecikti. Sapanca doğal kaynak suyu kazanımları bakımından ülkemizin yegane değerleri arasında. Tabiri caizse suyun membaı. 20’ye yakın su fabrikası faaliyetlerini ruhsatlı bir şekilde sürdürüyor! Sapanca’dan her gün tonlarca A sınıfı su yurtiçi ve yurtdışına pazarlanıyor. Çelişki zinciri burada başlıyor. Sapanca’nın suyu Sapanca’nın sınırları dışarısına çıktığında derman, kendi içerisinde kaldığında dert olur vaziyette. Hata nerede? Bu çok kabul edilebilir bir şey olmasa gerek!
Vatandaş artezyen suya mahkûm edilirken neden kurumlarımız fabrikalar gibi doğadan akışkan suyu evlerimize getirmeyi amaç edinmiyor? Sonuçta ilçe halkı da harcadığı suyun faturasını ay sonunda ödüyor. Diğer bir mesele de tüketim bedeli. Sapanca halkı kullandığı metreküp başına ödediği su parasıyla ülkemizdeki en pahalı su tüketen ilçeler arasında yer alıyor. Su potansiyeline hakim olan bir ilçenin mutlak suretle harcadığı suyun birim fiyatına oranla kıyaslama yapıldığında ülke çapında en düşük seviyede yer alması gerekli değil midir? Membaında ucuz olmayacak da nerede olacak? Fabrika önlerine konan çeşmeler gerçekten içimi sızlatıyor. Vatandaş özellikle geceleri çeşme önlerinde kuyruğa girip bu çeşmelerden evlerine içme suyu taşıyor. Geldiğimiz hale bakın. Bundan 20 sene önce büyükşehirlerden gelen insanların durumuna şimdi biz düşmüşüz de haberimiz yok! Yetkililer bu durumu görmüyorlar mı? Şayet görüyorlarsa biz nerede yanlış yapıyoruz diye hiç düşünmüyorlar mı? Kalpleri sızlamıyor mu?
Çok fazla sayıda kişiden ormanlarımızda ve derelerimizde bulunan su kapkaçları ile alakalı şikayet alıyorum. Fabrikaları besleyen su borularının sayısında ciddi artış olduğunu iddia ediyorlar. Denetim ve takibatın yeterli düzeyde yapılamadığını dile getiriyorlar. Gidip, yerinde görmedim. Uzman olduğum bir konu da değil! Elbette iddia makamı iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Kendilerine ilgili mercilere şikayetlerini yapmalarını tavsiye ediyorum. Yetkililerin bu konuda daha duyarlı olacaklarını ümit ediyorum. Çünkü su hayattır. Su sağlıktır. Su yaşamdır. Su neşedir, sevinçtir. Bir damlası bile insan hayatı için oldukça değerlidir. Ekolojik dengenin bozulmasına seyirci kalırsak bir damla suya muhtaç oluruz. Hem israfın önüne geçmeli hem de suyun yüzey altındaki hareket dengesini hunharca çekerek çökertmemeliyiz.
Sapanca halkı fabrikaların sattığı suyun kalitesinde, tadında ve berraklığında su içme hakkına sahip olmalıdır. Bulunduğu coğrafya itibari ile ülkenin en düşük tüketim bedelini ödeyebilmelidir. Su, Sapanca’dan çıkıyor. Benim bildiğim, bir ürün anavatanında en kaliteli ve en ucuzdur. Sapanca’da bu tez tam tersi işler halde. Sapanca halkı mutfağında bulunan musluktan akıttığı suyu kana kana doyasıya içmek istiyor. Koku, renk değişimi, yüksek klor ve bozuk tat olmadan. Bize de bu durumu yetkililere duyurmak düşüyor. Altyapıya yatırım yapmakta acele edelim! Minimum 50 yıl sonrasını hesap edelim! İnsanına daha konforlu bir hizmet sunabilmek için dertlenelim! İlçe geneline çeşmelerimizi tekrar kazandıralım, kültürümüzü hatırlayıp gelecek nesillere aktaralım! Fabrika çeşmelerinin uygulama noktasında verdiği mesaj hiç akıllıca değil! Su meselemiz gelecek haftalarda da köşemizde yerini almaya devam edecek. Sağlıcakla kalın.
Sapanca, SASKİ ile tanışmadan önce su meselesi bu kadar gündeme taşınmıyordu. Hatırlarım, 90’lı yıllarda insanlar büyükşehirlerden Sapanca’ya araba bagajlarına koydukları boş bidonlarla gelir herhangi bir mahalle arasındaki çeşmeden bidonları ağzına kadar doldurur ve evlerine dönerlerdi. Doldurdukları bidonları içme suyu olarak kullanırlardı. O dönemlerde her mahallemizde sokak çeşmeleri bulunurdu. Çeşmelerden suyu kana kana içerdik. Düşünün, mahalle çeşmesinden akan su kana kana içilebilirken mutfaktan akan nasıl içilir! Sokak çeşmeleri ilçenin bir kültürel simgesiydi. Farkında olmadan bu kültür de yok edildi! Suyu marka olan bir bölgenin tanıtımı en güzel şekliyle nasıl yapılabilir? Çok ince bir nüans. SASKİ, Sapanca’nın su politikasını bana göre doğru planlayamadı. Nüfus ve konut artışını istenildiği düzeyde öngöremedi. Altyapıya yatırımı yapmakta oldukça gecikti. Sapanca doğal kaynak suyu kazanımları bakımından ülkemizin yegane değerleri arasında. Tabiri caizse suyun membaı. 20’ye yakın su fabrikası faaliyetlerini ruhsatlı bir şekilde sürdürüyor! Sapanca’dan her gün tonlarca A sınıfı su yurtiçi ve yurtdışına pazarlanıyor. Çelişki zinciri burada başlıyor. Sapanca’nın suyu Sapanca’nın sınırları dışarısına çıktığında derman, kendi içerisinde kaldığında dert olur vaziyette. Hata nerede? Bu çok kabul edilebilir bir şey olmasa gerek!
Vatandaş artezyen suya mahkûm edilirken neden kurumlarımız fabrikalar gibi doğadan akışkan suyu evlerimize getirmeyi amaç edinmiyor? Sonuçta ilçe halkı da harcadığı suyun faturasını ay sonunda ödüyor. Diğer bir mesele de tüketim bedeli. Sapanca halkı kullandığı metreküp başına ödediği su parasıyla ülkemizdeki en pahalı su tüketen ilçeler arasında yer alıyor. Su potansiyeline hakim olan bir ilçenin mutlak suretle harcadığı suyun birim fiyatına oranla kıyaslama yapıldığında ülke çapında en düşük seviyede yer alması gerekli değil midir? Membaında ucuz olmayacak da nerede olacak? Fabrika önlerine konan çeşmeler gerçekten içimi sızlatıyor. Vatandaş özellikle geceleri çeşme önlerinde kuyruğa girip bu çeşmelerden evlerine içme suyu taşıyor. Geldiğimiz hale bakın. Bundan 20 sene önce büyükşehirlerden gelen insanların durumuna şimdi biz düşmüşüz de haberimiz yok! Yetkililer bu durumu görmüyorlar mı? Şayet görüyorlarsa biz nerede yanlış yapıyoruz diye hiç düşünmüyorlar mı? Kalpleri sızlamıyor mu?
Çok fazla sayıda kişiden ormanlarımızda ve derelerimizde bulunan su kapkaçları ile alakalı şikayet alıyorum. Fabrikaları besleyen su borularının sayısında ciddi artış olduğunu iddia ediyorlar. Denetim ve takibatın yeterli düzeyde yapılamadığını dile getiriyorlar. Gidip, yerinde görmedim. Uzman olduğum bir konu da değil! Elbette iddia makamı iddiasını ispatlamakla mükelleftir. Kendilerine ilgili mercilere şikayetlerini yapmalarını tavsiye ediyorum. Yetkililerin bu konuda daha duyarlı olacaklarını ümit ediyorum. Çünkü su hayattır. Su sağlıktır. Su yaşamdır. Su neşedir, sevinçtir. Bir damlası bile insan hayatı için oldukça değerlidir. Ekolojik dengenin bozulmasına seyirci kalırsak bir damla suya muhtaç oluruz. Hem israfın önüne geçmeli hem de suyun yüzey altındaki hareket dengesini hunharca çekerek çökertmemeliyiz.
Sapanca halkı fabrikaların sattığı suyun kalitesinde, tadında ve berraklığında su içme hakkına sahip olmalıdır. Bulunduğu coğrafya itibari ile ülkenin en düşük tüketim bedelini ödeyebilmelidir. Su, Sapanca’dan çıkıyor. Benim bildiğim, bir ürün anavatanında en kaliteli ve en ucuzdur. Sapanca’da bu tez tam tersi işler halde. Sapanca halkı mutfağında bulunan musluktan akıttığı suyu kana kana doyasıya içmek istiyor. Koku, renk değişimi, yüksek klor ve bozuk tat olmadan. Bize de bu durumu yetkililere duyurmak düşüyor. Altyapıya yatırım yapmakta acele edelim! Minimum 50 yıl sonrasını hesap edelim! İnsanına daha konforlu bir hizmet sunabilmek için dertlenelim! İlçe geneline çeşmelerimizi tekrar kazandıralım, kültürümüzü hatırlayıp gelecek nesillere aktaralım! Fabrika çeşmelerinin uygulama noktasında verdiği mesaj hiç akıllıca değil! Su meselemiz gelecek haftalarda da köşemizde yerini almaya devam edecek. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder