Sapanca’da ikinci Kestanelik doğuyor!
Sapanca’yı karış karış geziyorum. Toplumsal problemleri kaynağında inceliyorum.
Sorunların ruhunu ve bölge halkına yansımalarını iyi derecede tahlil
edebiliyorum. Değişen ve gelişen dünya ekseninde mahallerimizin neden bu sürece
adapte olamadığının temelinde yatan eksiklikleri yakından görme fırsatını
yakalayabiliyorum. Evet, Sapanca’nın nüfusu ve hane sayısı artıyor. Demografik
yapısı yavaş yavaş değişime uğruyor. Doğa ile bütünleşen yeşil renk hafiften
hafiften grileşiyor. Kent kültürü yeni gelen göçlerle birlikte ortadan
kayboluyor. Aidiyet duyguları zayıflıyor. Köyün kendine özgü gelenek ve
görenekleri inceden inceye tükeniyor. Ne yazık ki bize ait olmayan bir yaşama
ağırdan ağırdan itiliyoruz. Rant odaklı yaklaşımı benimsediğimiz için etrafımızda
olup biteni sadece izlemekle yetiniyoruz. İşimize ve menfaatlerimize ters düşen
bir şey varsa gündeme getirmekte fayda görüyoruz. Sürekli artan sorunlara karşı
duyarsız kalıyoruz. Hal böyle olunca da iyice içimize kapanıyoruz.
Sapanca son yıllarda kentleşme, kent bilinci, imarlaşma ve estetik mimari noktasında sınıfta kaldı. Tedavisi güç ağır yaralar aldı. İmar planı, imar uygulamaları, yapıların yoğunluk ve düzeni, belirlenen adacıklar içerisindeki sosyal yaşam alanları ne yazık ki ilçemizin dokusuna uygun yönetilmedi. Sapanca’daki ilk kentsel dönüşüm süreci 2012 yılında başlatıldı. İzmit Caddesi üzerinde bulunan, kestanelik olarak adlandırılan ağırlıkla roman vatandaşlarımızın yaşadığı bölgede kentsel dönüşüm projesi hayata geçirildi. Sapanca’nın vitrini olması, en önemli caddesinin üzerinde bulunması, çarpık yapılaşma, mülkiyet sorunları, derme çatma çadır ve barakalarda yaşamların sürdürülüyor olması, altyapı eksikliği, sosyal yaşam alanlarının bulunmayışı, sağlıksal problemler, birbirine bitişmiş iç içe geçmiş yapılar, günlük hayatı zorlaştırıyor ve insani açıdan mutlak suretle bir müdahaleyi gerektiriyordu. Asayiş alanında önüne geçilemeyen ciddi sıkıntılar, kontrol mekanizmasının çalıştırılmasında yaşanılan güçlükler, kayıtsız nüfus artışı, mahalleye dışarıdan gelip yerleşenlerin başını çektiği uyuşturucu madde ticareti (Şafak Operasyonu), fuhuş bataklığı gibi etkenler gerçek mahalle sakinlerinin huzurunu ve güvenini alaşağı ediyordu. İlçeye geri dönüşü olmayacak nitelikte kalıcı zararlar veriliyordu. Tüm bu etmenlerin bir arada toplanması sonucunda kentsel dönüşüm kaçınılmaz olmuştu.
Devlet 112.000 metrekare alanı kamulaştırdı. Gerçek hak sahiplerinin hesaplarına kamulaştırma bedelleri yattı. 2013 yılı itibariyle bölgede kentsel dönüşüm çalışmaları hız kazandı. Hesaplarına para yatan mahalle sakinleri Sapanca’nın belli bölgelerinde arsa ve konut satın alma arayışına girdiler. Etnik kökenleri gereği bir arada yaşama güdüsünden ötürü birçok roman vatandaşımız aynı ada içerisinde birbirine komşu parseller satın almayı tercih ettiler. Böylelikle sıfırdan bir mahalle oluşumunun temellerini de atmış oldular. Sapanca’nın gerek mimari gerekse de ulaşım destinasyonu açısından örnek bölgesi olma yolunda hızlıca mesafe keteden Gazipaşa Erenler mevkii roman vatandaşlarımızın tercihi oldu. Üniversitenin inşa edilmesi, ana arterlerin genişletmesi, yol terklerinin yapılması, alt yapının tamamlanması, bağlantı yollarının asfaltlanması, lüks villaların inşa edilmesi, restoranların güzergahında bulunması, doğa içerisinde kaybolmuş ahşap yapılı sitelerin var oluşu, göl manzarasının en yakın görülebildiği alan olması, bölge sakinlerinin sık sık sabah ve akşam sporu yapabildikleri güvenli bir saha haline dönüşmesi bu bölgeyi farklı kılmaya başlamıştı. Roman vatandaşlarımızın bölgeye gelmeleriyle birlikte hızlı bir inşaatlaşma süreci başladı. Taban alanında % 20 yapılaşma izni olan alanda yapılar mantar gibi çoğalmaya başladı. Hızlı bir şekilde mahalle havasına geçildi. Akabinde derme çatma yapılar neresi boş görüldüyse oraya konmaya başlandı. Mahallenin içerisinden geçmekte ve akmakta olan dere civarına bina yapılmasında yetkili merciler tarafından bir beis görülmedi. Yayılmacı politika anlayışı görmezden gelindi. Nedense, Belediye sürece müdahil olmadı! Kendiliğinden mahalle oluşunca alt yapı sorunları baş gösterdi. Etraf çöp ve kanalizasyon kokusundan geçilmez oldu. Renk renk yapılar binaların çarpıklığını gözler önüne serdi. Hayvan yetiştirenlerin ahırları, hurda işi yapanların deposu mahallelinin içerisinde konuşlandırıldı. Çevre düzeni yok sayıldı. Moloz ve hafriyat atıkları yol kenarlarına saçıldı. Yıllardır bu bölgede güven ve huzur içerisinde yaşamlarını sürdüren mahalle sakinleri bir bir binalarını satılığa çıkarmaya başladılar. Şayet bu kontrolsüz gidişata dur denilmez ve bölge yaşam standartlarının gereği disiplinize edilmezse ikinci kestanelik vakasıyla karşı karşıya kalmamız an meselesi. Bunun vebali ve faturası ilçeye çok ağır olur!
Sapanca Belediyesi, başıboşluğun hüküm sürmesine artık müsaade etmemelidir. Vatandaşına elbette kolaylık sağlamalıdır fakat esnekliğin suistimal ediliyor olmasına geçit vermemelidir. Devletin otoritesinin varlığını hissettirmelidir. Bu bölgeyle alakalı düşüncemi hafta içerisinde sosyal paylaşım sitesi facebokta paylaştım. Paylaşımımın üzerinden çok geçmedi ki birçok yerel gazete haber olarak manşetlerine taşıdı. Hatırı sayılır telefon aldım. Meğerse bu durumdan o kadar muzdarip olan vatandaş varmış ki! Belediye yetkililerine ilettikleri şikayetlerin haddi hesabının olmadığından dem vurdular. Sapanca Belediyesi’nin umarım bu duruma verecek bir cevabı vardır. Sağlıcakla kalın.
Sapanca son yıllarda kentleşme, kent bilinci, imarlaşma ve estetik mimari noktasında sınıfta kaldı. Tedavisi güç ağır yaralar aldı. İmar planı, imar uygulamaları, yapıların yoğunluk ve düzeni, belirlenen adacıklar içerisindeki sosyal yaşam alanları ne yazık ki ilçemizin dokusuna uygun yönetilmedi. Sapanca’daki ilk kentsel dönüşüm süreci 2012 yılında başlatıldı. İzmit Caddesi üzerinde bulunan, kestanelik olarak adlandırılan ağırlıkla roman vatandaşlarımızın yaşadığı bölgede kentsel dönüşüm projesi hayata geçirildi. Sapanca’nın vitrini olması, en önemli caddesinin üzerinde bulunması, çarpık yapılaşma, mülkiyet sorunları, derme çatma çadır ve barakalarda yaşamların sürdürülüyor olması, altyapı eksikliği, sosyal yaşam alanlarının bulunmayışı, sağlıksal problemler, birbirine bitişmiş iç içe geçmiş yapılar, günlük hayatı zorlaştırıyor ve insani açıdan mutlak suretle bir müdahaleyi gerektiriyordu. Asayiş alanında önüne geçilemeyen ciddi sıkıntılar, kontrol mekanizmasının çalıştırılmasında yaşanılan güçlükler, kayıtsız nüfus artışı, mahalleye dışarıdan gelip yerleşenlerin başını çektiği uyuşturucu madde ticareti (Şafak Operasyonu), fuhuş bataklığı gibi etkenler gerçek mahalle sakinlerinin huzurunu ve güvenini alaşağı ediyordu. İlçeye geri dönüşü olmayacak nitelikte kalıcı zararlar veriliyordu. Tüm bu etmenlerin bir arada toplanması sonucunda kentsel dönüşüm kaçınılmaz olmuştu.
Devlet 112.000 metrekare alanı kamulaştırdı. Gerçek hak sahiplerinin hesaplarına kamulaştırma bedelleri yattı. 2013 yılı itibariyle bölgede kentsel dönüşüm çalışmaları hız kazandı. Hesaplarına para yatan mahalle sakinleri Sapanca’nın belli bölgelerinde arsa ve konut satın alma arayışına girdiler. Etnik kökenleri gereği bir arada yaşama güdüsünden ötürü birçok roman vatandaşımız aynı ada içerisinde birbirine komşu parseller satın almayı tercih ettiler. Böylelikle sıfırdan bir mahalle oluşumunun temellerini de atmış oldular. Sapanca’nın gerek mimari gerekse de ulaşım destinasyonu açısından örnek bölgesi olma yolunda hızlıca mesafe keteden Gazipaşa Erenler mevkii roman vatandaşlarımızın tercihi oldu. Üniversitenin inşa edilmesi, ana arterlerin genişletmesi, yol terklerinin yapılması, alt yapının tamamlanması, bağlantı yollarının asfaltlanması, lüks villaların inşa edilmesi, restoranların güzergahında bulunması, doğa içerisinde kaybolmuş ahşap yapılı sitelerin var oluşu, göl manzarasının en yakın görülebildiği alan olması, bölge sakinlerinin sık sık sabah ve akşam sporu yapabildikleri güvenli bir saha haline dönüşmesi bu bölgeyi farklı kılmaya başlamıştı. Roman vatandaşlarımızın bölgeye gelmeleriyle birlikte hızlı bir inşaatlaşma süreci başladı. Taban alanında % 20 yapılaşma izni olan alanda yapılar mantar gibi çoğalmaya başladı. Hızlı bir şekilde mahalle havasına geçildi. Akabinde derme çatma yapılar neresi boş görüldüyse oraya konmaya başlandı. Mahallenin içerisinden geçmekte ve akmakta olan dere civarına bina yapılmasında yetkili merciler tarafından bir beis görülmedi. Yayılmacı politika anlayışı görmezden gelindi. Nedense, Belediye sürece müdahil olmadı! Kendiliğinden mahalle oluşunca alt yapı sorunları baş gösterdi. Etraf çöp ve kanalizasyon kokusundan geçilmez oldu. Renk renk yapılar binaların çarpıklığını gözler önüne serdi. Hayvan yetiştirenlerin ahırları, hurda işi yapanların deposu mahallelinin içerisinde konuşlandırıldı. Çevre düzeni yok sayıldı. Moloz ve hafriyat atıkları yol kenarlarına saçıldı. Yıllardır bu bölgede güven ve huzur içerisinde yaşamlarını sürdüren mahalle sakinleri bir bir binalarını satılığa çıkarmaya başladılar. Şayet bu kontrolsüz gidişata dur denilmez ve bölge yaşam standartlarının gereği disiplinize edilmezse ikinci kestanelik vakasıyla karşı karşıya kalmamız an meselesi. Bunun vebali ve faturası ilçeye çok ağır olur!
Sapanca Belediyesi, başıboşluğun hüküm sürmesine artık müsaade etmemelidir. Vatandaşına elbette kolaylık sağlamalıdır fakat esnekliğin suistimal ediliyor olmasına geçit vermemelidir. Devletin otoritesinin varlığını hissettirmelidir. Bu bölgeyle alakalı düşüncemi hafta içerisinde sosyal paylaşım sitesi facebokta paylaştım. Paylaşımımın üzerinden çok geçmedi ki birçok yerel gazete haber olarak manşetlerine taşıdı. Hatırı sayılır telefon aldım. Meğerse bu durumdan o kadar muzdarip olan vatandaş varmış ki! Belediye yetkililerine ilettikleri şikayetlerin haddi hesabının olmadığından dem vurdular. Sapanca Belediyesi’nin umarım bu duruma verecek bir cevabı vardır. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder