Dibektaş’ın bitmek bilmeyen çilesi


Bir mahalle düşünün ki defalarca ulusal medyanın gündeminde yer almayı başarabilsin. Bir mahalle düşünün ki zaman zaman konu olduğu gelişmelerle ilçesinin isminin önüne geçebilsin. Bir mahalle düşünün ki Sapanca Gölü’nün bütününe, Adapazarı Ovası’na, İzmit Körfezi’ne kuş bakışı hakim olabilsin. Bürokrasinin zirvesine, kıtalar arası seyahat edenlerin dikkatine, sosyal medyanın güçlü diline malzeme olabilsin. Oturduğunuz koltuktan iki metropol şehrin ışık saçan dinamik görüntüsüne, güneşin doğuşu ve batışına, nem ve rutubetin katmanlarda dağılışına canlı canlı şahitlik edebilirsiniz. Doğal güzelliğiyle, temiz havasıyla, yüksek rakımda nefes alıp veren iklimiyle, şaheser manzarasıyla, tarihten gelen yaşam kültürüyle, eski yerleşim kalıntılarıyla Dibektaş güzide ilçemizin nadide mahallelerinden biridir.

Son dönemlerde doğa tahribatından üstüne düşen payı almakta gecikmemiş bir bölgemizdir. Planlamak, inşa etmek, bakir bölgelerin gelişim süreçlerine yön verebilmek elbette bir kültür birikimi gerektirir. Kümelenmiş betonlaşma, çökmeye yüz tutmuş minare boyu istinatlar, yosunlaşmış duvarlar, çukurlaşmış sokaklar, toprak kaymasına uğramış yollar, yarım yamalak bırakılmış inşaatlar, tıraşlanmış bağlar, sağa sola savrulmuş çöp yığınları, hesapsız kitapsız yapılmış binalar, Dibektaş’ın kalbine hançer gibi saplanmış durumda. Yeni yerleşimlere bağlantı yollarından ulaşmak oldukça güç ve tehlikeli. Yüksek tonajlı tırların koridor yaptığı alanlarda çöküntülerin derinliği vahim düzeyde. Yol kenarlarında ne çizgi, ne refüj, ne de bir uyarı tabelası var. Uçurumdan aşağıya doğru yuvarlanmamak bir temkin meselesi. Bölgede yüzlerce konut yapılarak yerleşik alana geçilmiş olmasına rağmen halen bir yaşam konforu sunulabilecek disiplin emaresi yok.

Oysa ki dört yıl önce Dibektaş basında manşetlere çıkınca Belediye Meclisi bölge için karar aldığını duyurmuş ve bir manifesto yayınlamıştı. Gidişata mani olunamamış ancak geleceğin kontrol altına alınacağı izlenimi verilmişti. Yeni yapılacak inşaatlarda ağaç dikme zorunluluğu, istinat boyu kısıtlaması, duvarların yola bakan kısımlarına estetik görüntü şartı ilk uygulama ve yaptırımlar arasında olacağı dile getirilmişti. Kimsenin şahsına münhasır hareket edebilmesine imkan verilmeyeceği empoze edilmişti. Fakat o günden bugüne değişen pek bir şey olmadığını söylesek herhalde kimse bizi yadırgamaz. Üç gün önce Dibektaş’ı boydan boya gezdim. Altyapısı inanılmaz kötü bir durumda. Yağmur suyunun akacağı, vatandaşın yürüyebileceği, ışıklandırmaların geceleri gündüze çevirebileceği, araçların güvenli ilerleyebileceği alanları oluşturabilmek herhalde yıllar alacak. Elektrik direklerinin duruşu dahi ürkütücü. Dere yatakları üzerinde konuşlandırılmış villalar. Yok olup gitmiş meyve fidanları. Yatakları değiştirilmiş akarsular. Binaların çatı seviyesinin üzerinde bulunan istinat duvarlarının çökme tehlikesi. Toprağın her an kaydı kayacak tehdidi. Çarpık ve birbirinden tamamen kopuk mimari.

Maketlerle fuarlarda lansmanı yapılıp milyonlarca liraya alıcı bulan lüks site görünümlü evleri satın alan körfez ülke vatandaşlarının bölgeye geldikten sonra yaşadıkları hayal kırıklıkları. Bazılarının satın aldıkları evlere dışarıdan bakıp içeri girme dahi zahmeti göstermeden satma çabalarına girişimleri. Parası tahsil edilmiş, inşaatı bir türlü başlamamış projeler. Güven, inanç, itibar zedelenmesi. Ülkeye duyulan heyecanın biranda yerle yeksan olması. Düşünsenize milyonlarca lira vererek satın aldığınız evin doğru düzgün bir yolu dahi yok. Maliyetten kaçılan, taban bohçalaması ve dış izolasyonuna gösterilmeyen ehemmiyetten ötürü birkaç yıl içerisinde rutubet garabetiyle karşı karşıya kalınan binalar. Zengin olacağız hayaliyle, yüksek karlarla projeden satarız beklentisiyle cepte sermaye olmadan yapılan girişimlerin doğurduğu acı hüsranlar. Elde kalan yapılar.
Kasabadan bakılınca çirkin tablo, tepeden izlenince hayalet kent. Kanayan yara. Nereye gidiyor bu Dibektaş! Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!