Sapanca Çarşısı!


Şehrin; sahip olduğu kendine has coğrafyası, tarihi, kültürel yapısı, dini ritüelleri, ekonomik ve yapısal kalkınması, sosyal yaşam olguları, mimari varlığı, sokak siluetleri ve kentleşme biçimi net bir şekilde kimliğini yansıtır. Gelip - geçip - giden mimari akımlar çoğu zaman toplulukların tarih üzerindeki varlık sebeplerini sembolize etmiştir. Arkeolojik kazılarda elde edilen bulgular binlerce yıllık uygarlıkları tanımamızı kolaylaştırmıştır. Derler ya insan ölür kalır eseri, eşek ölür kalır semeri. Kainat bloğunun içerisinde hiçbir nesnenin kaybolması mümkün değildir. Sadece üstü bir şekilde kapanmıştır. Sapanca ilçe olarak maalesef ülke iklimine uymuş,  tarihini, kimliğini ve kültürünü yaşatmayı becerememiştir. Hiçbir şey için elbette geç kalınmış değildir. Zararın neresinden dönülürse kardır atasözü bizler için biçilmiş kaftandır. Tabii ki zararda olduğunu anlayabilecek bir erdeme, kudrete ve hikmete sahip olabilme koşuluyla.  Bir şehre yabancı olarak ayak basıp birkaç adım attıktan sonra başınızı sağa ve sola döndürdüğünüzde etraflıca gördüğünüz binalar, mekanlar, heykeller, yapıtlar, sanatsal objeler, ağaçlar, peyzaj tasarımları, panoramik tablolar ve ışık görselleri size o şehri kimseden bilgi almaya ihtiyaç duymadan görsel yolla en iyi şekilde tanıtır. Bunun en güzel örneklerine Avrupa kentlerinde rastlamamız mümkün.

Kendi geçmişimize göz gezdirdiğimizde şehirlerin çarşılarıyla anlam kazandığını görürüz. Çarşının sosyal hayata olan etkisi yadsınamayacak düzeydedir. Camiler, kervansaraylar, vakıf binaları, anıtsal yapılar, müzeler, kamu binaları, han hamam, imaret, medrese, darüşşifa, kütüphane, halk pazarları çarşı merkezinde inşa edilirdi. Çarşı bir açıdan da toplanma alanıydı. Örneklerine şehrimizde rastlamıyor muyuz? Adapazarı, Uzun Çarşı, Kapalı Çarşı, Çark Caddesi gibi. Çarşı, kent yaşamı ile kırsal yaşamın bir araya gelebildiği noktadır aynı zamanda. Süreçlerin daha iyi yorumlanabildiği, fikir alışverişlerinin sağlıklı yapılabildiği kaynaşma ortamıdır. Ticaret şehrin kalbinde atmaktadır. Bu alanları ecdat, arasta, han, bazar, bedesten ve çarşı diye isimlendirmiştir. Ne yazık ki dünyaya mal olmuş, markalaşmış bu değerimizi bile koruyamıyoruz. Avrupalı bu konuda da tümüyle ciğerlerimize sirayet etti. Ağzımızdan eksilmiyor AVM (Mall) lafzı.

Sapanca’da her yerel seçim döneminde bir takım adaylar çıkar ve birçok vaatte bulunur. Maksat, koltuğa oturup statüsünden faydalanabilmektir. Şu makyavelist
  insanoğlu yok mu?  Çoğu zaman vaatlerin boş olduğunu kendileri de bilir. Hatta ve hatta bir başka memleketin başkan adayının kitapçığını kopyalayıp halkına mega proje olarak sundukları da olur. Ah bir de kitapçığın köşesindeki vilayetin adını silmeyi unutmamış olsalar! Gündem öyle hızlı değişir ki vatandaş dün ne yediğini unutur! Sorgulamaz. Düşünmez. Gülüp de geçtiği kaybolan mirasıdır. Oysaki seçilmiş Belediye Başkanı ilçenin gidişatına yön verebilecek en etkili mercidir. Hal farklı işleyince, halk nezdinde popülist politikalarda karşılık bulunca koltuklar statü kazanılan yer olmaktan başka bir işe yaramaz zavallı memleketimde. Biz de kalkmışız tarihten, kimlikten, simgeden, mimariden, yaşanılabilir bir kasabadan bahseden yazılar kaleme alıyoruz! Gelinen noktada kime ne değil mi? Nasıl yaşarsanız öyle yönetilirsiniz sözü karşılık buluyorsa, hepimiz sorumluyuz bu vebalden. Eğer gidişatın kötü olduğunu iddia ediyorsak değiştirebilecek olanlarda bizleriz. Çünkü aynı ortamı hep birlikte teneffüs ediyoruz.

Siyasiler ve ilçenin idaresini ele alanlar yıllardır Sapanca’nın turizmle kalkınacağından dem vurup duruyorlar. Gel gelelim anayasal hak olarak turizmle alakalı elde edilmişte bir kazanım göremiyoruz. Bir bedeviyi çadırından koparıp Sapanca’ya getirseniz, kendisine de sorsanız, burada hangi sektör ticari olarak düşünülebilir diye. Önüne baksa göl arkasına baksa doğa. Ne Sina yarımadası ne de Sahra çölü. Yönetenlerin, yönetmeye talip olanların aksini söylemeyecektir. Herkes gibi o da basit yolu söyleyip geçecektir. Kim içini doldurabiliyor! Bedevi ile nitelikli fertler arasındaki fark nasıl ayırt edilebilecek? Sapanca Çarşısı gerek mimari gerekse de ticari olarak ne kendi halkını ne de ilçeye dışarıdan seyahat maksadıyla gelen misafirlerin beklentisini karşılayamıyor. Düzensiz ve çarpık yapılaşma, ekonomik anlamda güçsüz kalmış esnaf, bakımsız ve şekilsiz binalar, siftahsız ticarethaneler, mekan belli olsun zihniyeti, sosyal donatıdan uzak, karanlık, trafik kargaşası, master planı hazırlanmamış, gelişi güzel işgaller, gökyüzünü kapatan tenteler, sıkışık sokaklar, bedbaht ruh hali çarşımızın iliklerine kadar işlemiş vaziyette. Çarşımızın etrafını üçgen biçiminde şekillendiren üç cami ve bankalar olmasa belki de çarşı normal bir sokak hüviyetine dönüşecek. Şu an çok da farksız sayılmaz. Üniversitenin faaliyette olması gelecek yıllarda insan yoğunluğunu arttıracaktır bir nebze.

Yolları ve inşa edilmiş binaların dış cephelerini projelendirmeliyiz. Esnaf düzenini ve işletilmesi lazım gelen sektörleri disipline edebilmeliyiz. Esinlenmeliyiz. Barok ya da gotik mimariden. Sofistike renklerden. Desenli dekorlardan. Dekoratif çatılardan. Sitil, klasik ya da modern mimariden. Kokulu çiçeklerden.
  Asil görünümlerden. Zarif ve romanesk tarzlardan. İnce sütun ve motiflerden. Rafine edilmiş dramalardan. Estetik tasarımlardan. Anadolu Türk, cevher ve zanaat çarşılarından. Süslemeliyiz duvarları ve korkulukları. İpekyolunu anımsatmalıyız. Sapanca’nın çarşısına mutlak suretle bir kimlik kazandırmalıyız! Uyumayın, geleceğinize sahip çıkın! Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!