Sapancaspor sarsıldı!


Sapancaspor, haftalardır her ne kadar oyun kalitesini yükseltmeyi başaramıyor olsa da kazanmasını biliyordu. Aslında bu hafta da öyle olabilirdi. Her hafta gidişatın saha içi ve saha dışı görünümü açısından hafiften hafiften kötüye doğu ivmelendiğini vurgulayarak dile getirmiştim. Takım iskeletinde bulunan etkili ayaklar maçın belli bir bölümünde üç beş dakika sahneye çıktıklarında maç birdenbire dönüşüme uğrayabiliyordu. Ligin kalitesizliğini birkaç iyi oyuncuyla forse edebiliyorsunuz. Bu durum eski köye getirilmiş yeni bir adet değil. Yıllardır bu lig böyle. Kilonuzu tam anlamıyla ölçebileceğiniz saha Play Off’lar.  Bu nedenle grup müsabakalarının sonuçları bizi kandıramıyor.

Sapancaspor, üst üste iki iç saha maçına çıktı. Kadro yapımız bilindikti. Misafir takım Söğütlüspor mütevazı ve haddini bilen genç kadroyla karşımızdaydı. Maçın sonuna kadar oyunu hiç çirkinleştirmediler. Güçlerinin yettiğince top oynamaya ve pas varyasyonları yapmaya gayret ettiler. Kenar yönetimi tribünleri rahatsız edebilecek en ufak bir girişimin içerisinde olmadı. Gencecik çocuklar dişe diş mücadeleye ortak oldular. Tebrik ediyorum. Sapancaspor, oyuna heyecansız başladı. Birkaç haftadır müzminleşti bu ruh hali. Buna karşın golü erken bulduk. Golü bulmamızla birlikte oyuncularımız zihinsel dünyalarında maçı erkenden bitirdi. Maç sonrasındaki sosyal planlar daha önemliydi. Rakibin cılız gerçekleştirdiği atakları kolaycana kavuşturduğumuzu düşünürken filelerimizde golü gördük. Birlikte oynama alışkanlığını bir türlü kazamamamızdan kaynaklanan oyuncularımızın bireysel bir şeyler yapabilme isteği rakibe karşı üstünlük kuramamamıza olanak sağladı. Topu her ayağına alan sanki birkaç kişiye geçmek mecburiyetinde hissediyor herhalde kendini. Kopukluk had safhada. Paylaşım yok denecek kadar az. Oyundan çıkan, girene saygı göstermiyor. Negatif sinerjiye rağmen yetenekli oyuncular olunca pozisyon üretmekte haliyle zorluk çekilmiyor. Çelişki değil, gerçek. Çünkü rakiplerin birçoğuyla sıkletler eşit değil. İlk yarıda göze hoş gelen çok güzel kombine bir atak yaptık. Yazmadan geçmek istemedim. Sağ kanata dört pasla indik. O blokta oyuncu eksilttik. Ceza sahasına giren oyuncularımız çapraz koşularla defansın dengesini bozdular. Müthiş bir kanat ortası geldi. Adeta Şenol’un kafasına alda at dendi. Şenol golcü vuruşu yapmalıydı! Geldiği köşeye topu tıklasa alkış tufanı kopardı. Şenol kardeşim bu tür kanat varyasyonlarında gelen ortalara yapacağın kafa vuruşlarını büyük ekseriyetle geldiği yöne doğru yaparsan top hızını kaybetmez ve falso almaz. Net vuruş olur. Filelerle buluşur. Bir forvet oyuncusu olarak sana naçizane tavsiyem.
 
İkinci yarıya yine kötü başladık. Orta bloğumuz gününde değildi. Beklenen oyunun çok ötesindeydik. Sahada iyi bir şey olmamasına rağmen yine pozisyon bulabiliyorduk. Penaltıyı gole çevirdik. Skoru elde edince maçın ciddiyetinden yine uzaklaştık. Olmadık yerlerde rakibe duran toplar kazandırıyor, üstümüze gelmelerine seyirci kalıyorduk. Rakibin kenar yönetimi oyuna ofansif müdahalelerde bulundu. Topu karşı kalede tutmakta yeterince istekli değildik. Doksan artıda kalemizde golü görüverdik, sebepsiz verilen duran toptan. Maç böyle bitecek derken, sanki sahada her şey güllük gülistanlık gibiymiş gibi kalecimiz korner atışında rakip ceza sahasına gitti. Top kullanıldı. Rakip defans uzaklaştırdı. Kalecimiz rakip ceza sahasında ki pozisyonunu hiç bozmuyordu. Tüm takım karşı kalede iki oyuncumuz arkada. Uzaklaştırılan top sekse de rakip önce davranamayınca top bizde kaldı. Gözüm kalecimizi aradı. Baktım, hiç istifini bozmuyor. Defansımız bir daha şişirdi. Top yine uzaklaştırıldı. Benim bildiğim file bekçisi böyle bir durumda sprint atar kalesindeki yerini hemen alır. Yanlışta biliyor olabilirim! Yaklaşık iki buçuk dakika kalesine dönmedi! Kabul edilebilir bir şey değil! Mağlup musun, değilsin! Küme düşüyor da mutlak üç puana ihtiyacın mı var? Hayır. Peki, o zaman bu yaklaşımı nasıl değerlendirebiliriz? Tamamen disiplinsizlik ve takım içerisinde yaşanılan güven bunalımı.

Evet, kulüp içerisinde yaşanılan huzursuzlukları eşelemeden belirtiyordum. Önlem alınmasını üstüne basarak yazıyordum. Gündeme taşıyıp da takımın gidişatına zarar vermekten haya duyuyordum. Sapancaspor’un menfaatlerini ön planda tutuyordum. Fakat artık içteki yangın dışarıya sıçramaya başladı. Sahada oyuncular kendi kafalarına göre hareket etmeye başladıkları anda hiyerarşi ortadan kalkar. Tam da o dönemden geçiyoruz. Disiplin sağlanamazsa kazanımlarımızda buhar olur, gider. Yönetimsel, kitlesel, tekniksel, ekonomiksel, çevresel, kişisel, psikolojiksel. Problemin temeli hangisinin eşiğinde yatıyorsa bir panzehir geliştirilmelidir. İvedilikle Sapancaspor yönetimi bir araya gelmeli. Birlik beraberlik organizasyonu tertip etmelidir. Toplumda resmi yönetimi teşkil eden bireyleri yakından görmelidir. Aksi halde çatlak sesler artarak yükselmeye devam edecektir. Zararın neresinden dönülürse kardır. Güçlü yönetim merkezi disiplinin temel yapısını ihtiva eder. Sarsılıyoruz, yıkılmayalım! Sapancaspor çatısı ve arması bizim için en değerli olan yapıtaşlarının bütününü teşkil eder. Sağlıcakla kalın.
 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!