Derelerimizi ıslah etmeliyiz!


Yaradan’ın bizleri müstesna bir coğrafyada yarattığından ne yazık ki bihaberiz. Milyonlarca insanın ömür sürebilmek için düşlediği bir kara parçasında nefes alıp verdiğimizin farkında bile değiliz. Emek vermeden sahip olduğumuz için mirasyediyiz. Dünya’ya gözlerimizi Afrika’da da açabilirdik. Hangi faninin gücü yeter ki doğacağı ülkeyi kendi belirlemiş olsun. Öylesine kısmetliyken neden bu kadar duyarsızız? İlgisiziz. Umurumuzda değil. Dertlenmiyor ve korumuyoruz. Yaşatmak için çaba sarf etmiyoruz. Kirletilmeleri, yataklarının değiştirilmesi ve yok olmalarını tribünden izler gibi izliyoruz. Bana dokunmayan yılan bin yaşasın felsefesini nasıl da sahiplenmişiz. Yatırım yapmıyoruz. Moloz atıklarının dökülüpte rant elde ediliyor olmasına hayıflanmıyoruz. Gürül gürül akıyor olmalarını normal bir doğa serüveni olarak nitelendirebiliyoruz. Direkt bir menfaatimiz yoksa varlıklarını adlandıramıyoruz. Çoğu zaman cahilliğimizin getirdiği yüksek özgüvenden ötürü su akar yolunu bulur atasözüyle birçok gerçeği geçiştiriyoruz. Yüksek cigabaytlı teknolojik aletlere sahip oluşumuzun verdiği şımarıklıkla ekolojik dengede olup bitenlerin bizim için bir şeyler ifade etmesine müsaade etmiyoruz. Nemelazımcılıkta rekora koşuyoruz. Gelecekte su savaşlarının çıkacağını bilsek de gidişatı pek de önemsemiyoruz. Sapanca’nın su zenginliğinden istifade edemiyoruz. Gelişmiş toplumlarda şehirlerin neden nehir kenarlarında kurulduğunu hiç ama hiç merak etmiyoruz. Sosyal yaşamlarına entegre etmiş olmalarını örnek almıyoruz.

Turizm ilçesi olduğumuzdan bahsedip bir tane deremizi turizmin bir parçası yapamıyoruz. Keçi deresi, İstanbul dere, Kurtköy, Mahmudiye, Sarp dere ve Yanık. Kaynağından alıp döküldüğü noktaya kadar kontrol altında tutmayı başarabilsek, bize bu dünyada da öbür dünyada da yetebileceğinden nasiplenemiyoruz. Maddi ve manevi. Değerini bilebilen bir toplum olmuş olsak bugün çok daha farklı noktalarda olabilirdik. Sosyal medyada son günlerde yapılan paylaşımlar içimizi acıttı. 21’nci yüzyılda halen derelerimiz hunharca kirletilebiliyor. Yetkililer seçim kaygısı ve sıcak adaylık gündeminden ötürü bu tür konulara pek de konsantre olamıyor. Oysa ki derelerimizi ıslah edebilmiş olsak, Sapanca Gölü daha kaliteli bir su kaynağına sahip olur. Dere kenarlarımızı halkla buluşturabilsek korumak ve kollamak daha kolay olur. Etrafında yürüyüş alanları ve parkurları yapabilsek, içinde ördeklerin yüzüyor olmasına şahitlik edebiliriz. Bisikletle sabah gezintileri yapabiliriz. Ülke çapında trekking ve doğa severlerin uğrak noktası olabiliriz. Piknik alanlarının kendiliğinden gelişimine ön ayak olabiliriz. İnsanların kendi kendilerini rehabilite edebileceği oturakları inşa edebiliriz. Sabah sporu yapanlar için nitelikli alanlar kazandırmış oluruz. Ağaçların düzenli bir büyüme sürecine katılmalarını ve peyzajın içerisinde var olmalarını sağlayabiliriz. Köprüler yaparak kent estetiğine farklı bir bakış açısı kazandırabiliriz. Taşkın risklerini ve sel felaketlerini önleyebiliriz. Yaşam kalitemizi arttırabiliriz. Plansız kentleşme hastalığından arınabiliriz. Yer kayıplarını yok edebiliriz. Çevre duyarlılığını gelecek nesillere daha kolayca aktarabiliriz. Sinek ve haşerelerin artışını engelleyebilir, bataklıkları hayatımızdan çıkartabiliriz. Kötü kokuları membaında filtreleyebiliriz. Tabiatın korunmasına yardımcı olabiliriz. Su canlılarının yaşamına katkı sağlayabiliriz. Temiz bir toplum anlayışının altyapısını oluşturabiliriz. İklim değişikliklerini ve doğanın renk değişimlerini anı anına fotoğraflayabiliriz. Yerli ve yabancı turistlerin ilgi odağı olabiliriz.

Birkaç hafta önce Sapanca’mızın en önemli su yataklarından biri olan İstanbul dere içerisinde araç lastiklerinin yakıldığını fark ettim. Pis duman tüm çevreyi kaplamıştı. Zabıta amirliğini aradım. Konuyu izah ettim. Bir süre sonra duman sönmüştü. Günübirlik olarak üzerime düşen vazifeyi yerine getirmiştim. Esas korkutucu olan, miadını doldurmuş araç lastiklerinin içerisindeki tellerin yakılarak en kolay sıyırılabileceği alanlar, gözünü para hırsı bürümüş kişiler için herhalde dere kenarları. Açık hava, geniş alan, engelsiz iş güvenliği, basit istif, zahmetsiz çöp sahası, kolay ulaşım, maliyetsiz geri dönüşüm, vergisiz kazanç. Onlar için kazanacakları üç beş kuruş binlerce insanın hayatından ve sağlığından çok daha önemli. Tüm vatandaşlarımızı sağ duyulu olmaya davet ediyorum. Lütfen yaşam pınarlarımız üzerinde anormal bir gelişme fark ettiğinizde ivedilikle yetkililere bildiriniz ve ardını sonuçlanana kadar takip ediniz. Sapanca’nın geleceğinin kirlenmesine müsaade etmemeliyiz. Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!