Sapancaspor, dereyi geçti!
Foto Necmi. Sapancaspor büyük kaptanı unutmadı. Sahaya pankartla çıktı. Ahde
vefa örneği hepimizi duygulandırdı. Günün kuşkusuz en anlamlı ve en güzel
enstantanesiydi. Hasta yatağına kilometrelerce öteden moral depolandı. Bir
süredir kalp rahatsızlığıyla mücadele eden ve ameliyat olan Necmi amcamıza acil
şifalar diliyor, tez zamanda sağlığına kavuşmasını ve aramıza dönmesini Cenabı
haktan niyaz ediyorum. Geçmiş olsun! Önemli diğer bir konu ise, Atatürk Stadı
gibi büyülü bir akustik ve atmosfere sahip olan Sapancaspor’a, süper amatör
küme’de oynamanın hiç ama hiç yakışmadığı. Şu süper amatör küme liginde Sapancaspor’u
köşeme taşımak inanın içimi parçalıyor. Bizi ancak ve ancak profesyonel lig
paklar. Aşağısı kurtarmıyor. Bu lig ne ilçeyi ne camiayı ne taraftarı ne de
halkı hiç ama hiç mutlu etmiyor.
Stat bu hafta yine doluydu. Kazanmak için sahaya çıkan iki takım vardı. Dereköy’ün beklentisi gruptaki puansal liderliğini sürdürebilmek, Sapancaspor’un ise liderliği devralabilmekti. İki hafta önce Sapancaspor’un teknik yapılanmasını ve oyun kurgusunu analiz edip sizlerle paylaşmıştım. O günden bu güne neler değişmişti. Birlikte tek tek bakalım. Özetle ne yazmıştık. Tandem bloğundaki uyuşmazlıktan ve yetersizlikten, baskı yememiz halinde düşeceğimiz durumdan, orta alandaki birbirinden bağımsız savrukluktan, ortaya konan pozitif mücadele ruhunun kalitesinden ve oyuncuların topla aşırı haşır neşir olmasını ele almıştık.
Tüm bu göstergelerin ışığında, Sapancaspor oyuna kontrollü başladı. Karşısında ligi bilen tecrübeli ayaklar vardı. Koşan ve oyunu yönlendirebilen rakibine karşı Sapancaspor ilk dakikalarda gardını almayı başardı. İkinci bölgede dişe diş bir mücadele erkenden start aldı. Oyuna hakim olabilmenin ağırlık merkezine sahip olma arayışı iki takımı göbekte birleştirdi. Bilek gücümüzün üstünlüğü, kontrolü çarçabuk ele almamızı sağladı. Bunun neticesinde ilk otuz dakikalık dilimde saha ve seyirci etkinliğimizin verdiği moral, topu yere indirmemiz, küçük üçgenlerle oyunun yönünü değiştirip topa daha fazla sahip olmamız, ikiye birlerle oyuncu eksiltmemiz, oyunu kenarlara açmamız, topu ayağımızda fazla gevelemememiz, tek paslarla bölüm bölüm beşe ikileri kurmamız karşısında tribünleri heyecanlandıran bir oyun yapısı gözler önüne serildi. Müthiş keyifli dakikalar izledik. Çat çat çat çat seri ve hızlı yerini bulan paslar. Tak gol geldi. Şiir gibi. Şarkı sözleri yazılır. Santranın akabinde rakibin demotive ruh halinden faydalanarak ikinci gol için baskı kurduk. Yüzde yüzlük gol pozisyonundan yararlanamadık. Akabinde rakibin pas trafiği yapmasına engel olmadık. Boşluklar verdik. Kopuk oynadık. Birden bire sahadaki iklim değişti. Tartı dengelenmekle kalmayıp üzerimize doğru ağırlaştı. Sanki otuz dakikadır sahada biz değil de başka bir takım vardı. Oyuncularımızda aşırı gevşeme hali rahatsız ediciydi. Rakibi abluka altına alan, oyun disiplininden kopmayan, üçüncü bölgede varyasyonlar yapan takım gitti yerine bitkin kendinden geçmiş bir takım geldi. Bir penaltı yaptırdık ki evlere şenlik! Tam amatörlük. Otuz beş metre topu sürmesine, ceza sahamızın kenar çizgisine kadar inmesine müsaade edip bir de yetmiyormuş gibi ortada hiçbir tehlike yokken kayarak müdahale etme cehaletini gösterip, adamı düşürdük. Yahu arkadaş, adam topu alıp dikine gitmeye başladığında niye faul yapıp atağı kesmiyoruz. Sarı kart bu pozisyonlar için icat edilmemiş mi? Hadi düşürmedik, topu taca atamadık, kayarak müdahale nedir yahu? Defans hattında ayakta kalmanın önemini mi anlatmalıyız? Penaltının kaçmış olması da bizi kendimize getirmedi. Golü yemek için rakibe her türlü kolaylığı sağlıyorduk. Defans hattımızdaki bilinçsiz topu uzaklaştırma telaşemiz kalemizde golü yememize vesile oldu. On dakikada kalemizde net üç gol pozisyonuna girdiler. Rakibin nefesimizi ensesinde hissetmesi gerekirken duran toplar dahil bire birde bile yakın durmadık. Kucağımıza almadık. Ellerini kollarını sallaya sallaya ceza sahamızda cirit atmalarına seyirci kaldık. Neyse ki devre bitti.
İkinci yarıya iyi başlayamadık. Hastalıklarımız ardı ardına nüksetti. Aşırı topla oynama hastalığı. Topu metrelerce kimseye vermeden sürme çabaları. Birbirinden bağımsız hareket etme güdüsü. Bireysel bir şeyler yapma arzusu. Gelişi güzel top şişirmeler. Karşısında oyun disiplininden kopan, moral kondisyonu azalan bir rakip kalınca Dereköy akın akın kalemize geldi. Her atakta yüreğimiz ağzımıza geldi. Kaldı ki yesek de rahatlasak moduna geçtik. Kalemizde direkten dönen ve boş kaleye yuvarlanamayan atakları saymakta güçlük çektik. Kenardan gelen hamle can simidimiz oldu. Direnç kazandık. Yok denilen yerden topun çıkması adına gösterilen çaba ve gayret aşkına pozisyon takipçiliği de eklenince golü bulduk. Derin bir oh çektik. Bitiş düdüğüyle liderliği aldık. Dereyi geçmesine geçtik de bir de gelin bize sorun nasıl geçtik?
Play off’lara adım adım yaklaşırken, tandemimizin baskı karşısında yenik düşeceğini, orta alanımızın oyunu yönlendirme ve gereğinde soğutma kapasitesine sahip olmadığını, forvet hattımızın kalibresini ivedilikle yükseltmemiz gerektiğini bir kez daha gördük. İyi rakipler karşısında zor durumlara düşeriz. Her zaman bu kadar şanslı olamayabiliriz. Bizim oyuncularımızın oyun içerisinde bir dakika bile oyunu salma, relaksa alma, rahatlama ve gevşeme lüksleri yok. Ne bu tarz haliye ruhiyeyi kaldırabilecek, ne de oyunu geriden gelip çevirebilecek bir kadro yapısına maalesef sahip değiliz. Aksi halde bedelini mağlubiyetle ödeyeceğimize şimdiden hazırlıklı olalım. Hatalarımızdan dersler çıkaralım. Elde edilen üç puan, ele geçirilen liderlik ve galibiyet için verilen mücadeleden ötürü tüm camiayı tebrik ediyorum. Sağlıcakla kalın.
Stat bu hafta yine doluydu. Kazanmak için sahaya çıkan iki takım vardı. Dereköy’ün beklentisi gruptaki puansal liderliğini sürdürebilmek, Sapancaspor’un ise liderliği devralabilmekti. İki hafta önce Sapancaspor’un teknik yapılanmasını ve oyun kurgusunu analiz edip sizlerle paylaşmıştım. O günden bu güne neler değişmişti. Birlikte tek tek bakalım. Özetle ne yazmıştık. Tandem bloğundaki uyuşmazlıktan ve yetersizlikten, baskı yememiz halinde düşeceğimiz durumdan, orta alandaki birbirinden bağımsız savrukluktan, ortaya konan pozitif mücadele ruhunun kalitesinden ve oyuncuların topla aşırı haşır neşir olmasını ele almıştık.
Tüm bu göstergelerin ışığında, Sapancaspor oyuna kontrollü başladı. Karşısında ligi bilen tecrübeli ayaklar vardı. Koşan ve oyunu yönlendirebilen rakibine karşı Sapancaspor ilk dakikalarda gardını almayı başardı. İkinci bölgede dişe diş bir mücadele erkenden start aldı. Oyuna hakim olabilmenin ağırlık merkezine sahip olma arayışı iki takımı göbekte birleştirdi. Bilek gücümüzün üstünlüğü, kontrolü çarçabuk ele almamızı sağladı. Bunun neticesinde ilk otuz dakikalık dilimde saha ve seyirci etkinliğimizin verdiği moral, topu yere indirmemiz, küçük üçgenlerle oyunun yönünü değiştirip topa daha fazla sahip olmamız, ikiye birlerle oyuncu eksiltmemiz, oyunu kenarlara açmamız, topu ayağımızda fazla gevelemememiz, tek paslarla bölüm bölüm beşe ikileri kurmamız karşısında tribünleri heyecanlandıran bir oyun yapısı gözler önüne serildi. Müthiş keyifli dakikalar izledik. Çat çat çat çat seri ve hızlı yerini bulan paslar. Tak gol geldi. Şiir gibi. Şarkı sözleri yazılır. Santranın akabinde rakibin demotive ruh halinden faydalanarak ikinci gol için baskı kurduk. Yüzde yüzlük gol pozisyonundan yararlanamadık. Akabinde rakibin pas trafiği yapmasına engel olmadık. Boşluklar verdik. Kopuk oynadık. Birden bire sahadaki iklim değişti. Tartı dengelenmekle kalmayıp üzerimize doğru ağırlaştı. Sanki otuz dakikadır sahada biz değil de başka bir takım vardı. Oyuncularımızda aşırı gevşeme hali rahatsız ediciydi. Rakibi abluka altına alan, oyun disiplininden kopmayan, üçüncü bölgede varyasyonlar yapan takım gitti yerine bitkin kendinden geçmiş bir takım geldi. Bir penaltı yaptırdık ki evlere şenlik! Tam amatörlük. Otuz beş metre topu sürmesine, ceza sahamızın kenar çizgisine kadar inmesine müsaade edip bir de yetmiyormuş gibi ortada hiçbir tehlike yokken kayarak müdahale etme cehaletini gösterip, adamı düşürdük. Yahu arkadaş, adam topu alıp dikine gitmeye başladığında niye faul yapıp atağı kesmiyoruz. Sarı kart bu pozisyonlar için icat edilmemiş mi? Hadi düşürmedik, topu taca atamadık, kayarak müdahale nedir yahu? Defans hattında ayakta kalmanın önemini mi anlatmalıyız? Penaltının kaçmış olması da bizi kendimize getirmedi. Golü yemek için rakibe her türlü kolaylığı sağlıyorduk. Defans hattımızdaki bilinçsiz topu uzaklaştırma telaşemiz kalemizde golü yememize vesile oldu. On dakikada kalemizde net üç gol pozisyonuna girdiler. Rakibin nefesimizi ensesinde hissetmesi gerekirken duran toplar dahil bire birde bile yakın durmadık. Kucağımıza almadık. Ellerini kollarını sallaya sallaya ceza sahamızda cirit atmalarına seyirci kaldık. Neyse ki devre bitti.
İkinci yarıya iyi başlayamadık. Hastalıklarımız ardı ardına nüksetti. Aşırı topla oynama hastalığı. Topu metrelerce kimseye vermeden sürme çabaları. Birbirinden bağımsız hareket etme güdüsü. Bireysel bir şeyler yapma arzusu. Gelişi güzel top şişirmeler. Karşısında oyun disiplininden kopan, moral kondisyonu azalan bir rakip kalınca Dereköy akın akın kalemize geldi. Her atakta yüreğimiz ağzımıza geldi. Kaldı ki yesek de rahatlasak moduna geçtik. Kalemizde direkten dönen ve boş kaleye yuvarlanamayan atakları saymakta güçlük çektik. Kenardan gelen hamle can simidimiz oldu. Direnç kazandık. Yok denilen yerden topun çıkması adına gösterilen çaba ve gayret aşkına pozisyon takipçiliği de eklenince golü bulduk. Derin bir oh çektik. Bitiş düdüğüyle liderliği aldık. Dereyi geçmesine geçtik de bir de gelin bize sorun nasıl geçtik?
Play off’lara adım adım yaklaşırken, tandemimizin baskı karşısında yenik düşeceğini, orta alanımızın oyunu yönlendirme ve gereğinde soğutma kapasitesine sahip olmadığını, forvet hattımızın kalibresini ivedilikle yükseltmemiz gerektiğini bir kez daha gördük. İyi rakipler karşısında zor durumlara düşeriz. Her zaman bu kadar şanslı olamayabiliriz. Bizim oyuncularımızın oyun içerisinde bir dakika bile oyunu salma, relaksa alma, rahatlama ve gevşeme lüksleri yok. Ne bu tarz haliye ruhiyeyi kaldırabilecek, ne de oyunu geriden gelip çevirebilecek bir kadro yapısına maalesef sahip değiliz. Aksi halde bedelini mağlubiyetle ödeyeceğimize şimdiden hazırlıklı olalım. Hatalarımızdan dersler çıkaralım. Elde edilen üç puan, ele geçirilen liderlik ve galibiyet için verilen mücadeleden ötürü tüm camiayı tebrik ediyorum. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder