Sapanca’da duygusal zafiyet


Epeyce düşünüp, olup biteni iyice gözlemledim. Hali hazırdaki donelerle toplum olarak nereye doğru yuvarlandığımızı hesap etmeye çalıştım. Yönetmek elbette kolay bir iş değil. Yönetmeye talip oluyorsanız bu ağır yükü layıkıyla kaldırabileceğinize olan özgüveniniz ve cesaretiniz mutlak suretle diri olmalıdır. Kanunların, kural ve kaidelerin adaletli bir şekilde uygulandığı topluluklarda refah seviyesi yükseliş eğilimindedir.

Hiçbir yönetim şekli bir kişiyle yürümez, yürütülemez. Ekip kurmak maharet ve sosyallik ister. Dertli iseniz, derdinize ortak olacak bireyleri cansiperane arar, durur ve bir araya getirmek için yoğun bir mesai harcarsanız. Bu hamleler işbaşına gelmeden önce bitirilmiş olmalı ki geldiğinizde başınıza çuvallar örülmemiş olsun. İyi bir kadro başarıdan başarıya yol alır. Lider olabilmenin gereklilikleri vardır. Bir yeri yönetiyorsanız oradaki toplulukların liderisiniz demektir. Sizin alacağınız kararlar, uygulamaya sokacağınız yasalar, ilçenizin gidişatına, bürüneceğiniz kabuğa ve nesillerin geleceğine direkt etki eder. Sanattan siyasete, iktisattan kültüre başrolde oynarsınız. Kitleleri sürüklersiniz. Yeni akımları başlatır, gelenek ve görenekleri koruyabilmek için sorumluluk üstlenirsiniz. Yönetilenler, yönetenlerin çizgisinden gitmeye meyilli topluluklardır. Topluluk halinde yaşamanın belli başlı keskin ölçüleri vardır. Bireysel istek ve arzular sınırsızdır. Vatandaş ister. Vatandaş kendi çıkarlarını devlet menfaatlerinin önünde de görebilir. Her söylenene boyun eğdiniz mi iş çığırından çıkar. Her isteyenin isteğini karşılamaya kalkarsanız asli görevlerinizden uzaklaşmış olursunuz. Taviz, tavizi doğurur. Hakimiyeti elden kaybedersiniz.

Sapanca ufak bir yüzölçümüne sahip olmasına rağmen Allah’ın bahşettiği doğal güzellikler neticesinde yılın belirli dönemlerinde ciddi bir rant kapısı haline gelmektedir. İştahlar kabarmaktadır. Sıcak para yüzünü göstermeye başladığı anda tüm odaklar tek bir noktada birleşebiliyor. Hareketin yoğunlaştığı alanlarda ise kontrolsüz yapılar bir bir yükseliyor.
 Her kafasına esen istediği noktaya derme çatma bir kulübe koymaya kalkarsa gelecek dönemlerde bunun önüne geçebilmek mümkün olmayabilir. Cibuti’ye, Bangladaş’e rahmet okuruz. Sapanca Gölü’nün, Arifiye’den Yanığa kadar olan sahil kısmında bu örneklere çokça rastlamaya başladık. Kamu arazilerinin üzerindeki işgaller ecrimisile konu olmayacak şekilde artıyor. Gözüne boş bir yer kestiren kendine hak görüyor. O yapmış ben de yaparım cümleleri dillerde pelesenk oluyor. Asarım keserim edebi cümleleriyle günler ağırıp duruyor. İskele sayıları şekilsiz, şemalsiz ve orantısız bir şekilde hesaba katılmıyor. Kendiliğinden ticari sahalar gelişiyor, ne can güvenliği ne de nitelikli turizm dert edilmiyor. Köşe başları tutuluyor. Sınırlar inceden inceye genişliyor. Hesapsız, kitapsız, plansız, programsız yerler türüyor. Varlığı resmiyet kazanmayan noktalar bakıyorsunuz astronomik biçimde hava paralarına el değiştiriyor.

Her beş yılda bir seçime girmek olmanız bazı durumlarda elbette elinizi kolunuzu bağlıyor. Bir daha seçilmek hizmete devam etmek niyetiniz varsa esneklik kavramınız farklılaşabiliyor. Bu durum ülkemizin en net gerçeği. Ufak yerlerin en büyük dezavantajlarından bir tanesi de eş dost akraba falikanızın hiç bitmiyor olması ve koltuktan indikten sonra da yüz yüze bakacağınız gerçeğini maalesef değiştirmiyor. İstihdam elbette oluşturulmalı. Fakat planlanmalı. Fizibilitesi yapılmalı. Tasarlanmalı. Hesaplanmalı. En ince ayrıntısına kadar analiz edilmeli. Risk alınmalı. Yeri geldiğinde dik durulmalı. Karınca misali gidilecek yol halkın bilinçaltına işlenmeli. Gerekiyorsa hayır denilebilmeli. Devletin makamına, kutsalımıza, bizi bir arada tutan değerlerimize saygısızlık varsa had bildirilmeli. Güçlü ve rasyonel bir yönetim anlayışının sürekliliği güven ortamını perçinler. Devlet, halktan aldığı gücünü anayasal düzen çerçevesinde yeri geldiğinde meşru daireler içerisinde kullanmaktan çekinmemelidir. Belediyeler devletin iskelet sistemini oluşturan hayati organlardan bir tanesidir. Kaymakamlıklar keza öyle.

Bireyler nezdinde duygular, seziler, hisler, vicdani meselelerin getirdiği maneviyat yüklü iklim, devlet teşekkülüne zarar getirecek, itibari düzeyini düşürecek seviyeye yaklaşıyorsa yüreklerde bıçak gibi kesilmelidir. Halk idarecisinin karşısında usül edep ve adaba riayet etmelidir. 'Edep Ya Hu'. Yöntemler, metotlar, tarzlar değişebilir. Baki olan hizmetlerin kalıcılığıdır. İdareci, yaşanabilir bir coğrafya için devletin kendisine tanımış olduğu yetkiyle, kural, kaide, düzen, nizam ve intizam istikametinden ilham almalıdır. Aşırı duygusallık art niyetli şahısların örümcek ağıdır. Hal içinde muteber bir nesne yok devlet gibi. Olmaya devlet cihanda bir nefes sıhhat gibi. Sağlıcakla kalın.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!