Sapanca’nın parçalı bulutlu ekonomisi


Kapitalizm, dünyayı esir almış ekonomik sisteme verilen ad.  Bu sistem insanoğlu tarafından öylesine benimsendi ki sosyal statüye, günlük yaşama, siyasi konjonktüre, ailevi ilişkilere, ülkeler arası kültürel faaliyetlere, hükümet politikalarına, manevi vecibelere, bireylerin kendilerini ifade edebilme biçimlerinden tutun da aklınıza gelebilecek tüm mikro unsurlara kadar yön tayin edici yegane güç oldu. Küresel dünya insan gözünde kasabalaştı. Metropollerde insan nüfusu arttı. Para, digital dünya, insan üçgeninin getirdiği sinerjiyle tüketim ekonomisi had safhaya ulaştı.  Zaman kolay harcanabilen bir kavram haline dönüştü. Hızlı değişim sürecine kanalize olan coğrafyalar geçmişten günümüze gelen örf adetlerini, gelenek ve göreneklerini kaybetme riskiyle karşıya karşıya kaldılar. Elbette Sapanca da bu süreçten olumlu ve olumsuz yönde nasibini aldı.

1980 yılında on sekiz bin olan Sapanca nüfusu büyük ölçüde tarım ekonomisi ile yaşamını sürdürmekteydi. İlçe meyve deposu olarak anılıyor ve büyükşehirlere tonlarca mahsul ihraç ediliyordu. İstanbul – Ankara otoyolunun yapımına başlanması, arazilerin devlet tarafından istimlakının yapılarak değerli hale gelmesi, iki büyükşehir arasında yolculuk yapanların bölgeyi yakından tanıma fırsatı yakalamaları, doğanın getirdiği cezbedici görsel, lokasyona olan ilginin aşırı artması ilçe halkının tarım toplumundan kopuşuna neden oldu. Otobanın tamamlanmasıyla birlikte Sapanca’da konut patlaması yaşandı. Meyve yetiştirilen arazilerin yerini lüks villa inşaatları almaya başladı. Araziler patır patır el değiştirmeye başladı. Satışlar ilçeye kısa vadede ciddi anlamda sıcak para soktu. Sıcak paranın cazibesine kapılan bölge halkı tapulu arazisini satabilmenin peşine düştü.
 Yirmi otuz yılda mahsulden alacağım parayı bir çırpıda kazanıyorum matematiği mantaliteyi baştan aşağıya değiştirdi. Lüks siteler yükseldikçe paranın dolaşım hızı arttı. İthal otomobiller kapıların önünde yerlerini almaya başladı. Birdenbire ele geçen yüksek kaldıraçlı para doğru yatırımlarla buluşturulmak yerine, eğlence sektörüne, zevk sefa işlerine aktarılınca ilçede üretim sahaları daralma sürecine girdi. Doksanlı yıllar Sapanca’nın cafcaflı dönemleri olarak hafızalarımızdaki yerini hala korumakta. Bölge sit alanı kapsamına sokulunca birkaç sanayi tesisinin haricinde bacalı sanayinin ilçeye girişi kapandı. Hazıra dağ dayanmaz sözüne binaen para suyunu hızlıca çekmeye başladı. Kapı önlerindeki otomobillerin modellerinin düşmeye başladığı gözle görülür hale geldi.

Doksan dokuz depremi Marmara’yı sarsarken Sapanca’yı teğet geçti. İlçe ekonomik olarak kendine yön çizmekte oldukça zorluk çekmeye başladı. Doğru planlamalar yapılamayınca doğaçlama sektörler bir bir bitmeye başladı. Göl içme suyunun haricinde de dışarıdan gelen taleplerin baş kaynağını oluşturuyordu. Büyük zenginlikti. Sahil kıyılarımız hafta sonları olmak üzere yaz sezonu dolup taşıyordu. İstanbul’a yakın olmamız bazı turizm firmalarının dikkatinden kaçmadı. İki binli yılların başında nüfusumuz otuzbeş bine ulaşmıştı. Nüfus artarken beyin göçü de hızlanmıştı. Karamsar geçen birkaç yılın sonunda kıvılcım bir yerden start aldı. Beş yıldızlı otel yatırımlarıyla birlikte ilçe turizm sektörüne doğru adımlamaya başladı. Süs bitkiciliği üretimi trend oldu. Devlet ciddi destekler sağladı. Her kapının önünde saksılı bitki üretimi moda oldu. Otel yatırımları ardı ardına gelmeye başlayınca yerel halk bir kez daha hızlı karar değiştirdi. Yeme, içme ve konaklama sektörüne yöneliş hızlandı. Pansiyon sayıları katlamalı şekilde yükselmeye başladı. Bu sürece paralel iki bin onüç yılı Sapanca için çift konsollu sıçrayış yılı oldu. Ülke ekonomisinden pozitif ayrışma yaşandı. Hızlı tren yatırımı ve Arap baharı Sapanca’nın ekonomisine ciddi bir ferahlık getirdi. Araplar konut almada yarışırken, ilçe inşaat sektörüyle ivmelendi. Kötü olan yine ilçenin geleceği adına hiçbir şeyin planlanmamış olmasıydı. Saman alevinin dumanı herkesi sersemletti. Doğa tahribata uğrarken ülke gündemindeki yerini aldı.

Konutun üretken bir yapı olmadığını tam otuz yıl önce tecrübe etmiş olmamıza rağmen yine büyüye kapılıverdik. Sıcak para yine şatafatlı yaşama aktarıldı. İkibin onaltı yılında ülke ekonomisinde kırılmalar yaşanırken, biz de ilçe olarak kısmi resesyona girdik. İlçe nüfusumuz kırkbeş bine ulaştı. Tarım ve hayvancılık ilçede tamamen biterken, süs bitkiciliği üretimi dip noktalara geriledi. İlçe tam anlamıyla ticari kimliğini kazanamadı. Tarihi ipekyolu üzerinde bulunan, ticaret kervanlarının dinlenme noktası olan Sapanca, geçmişinden edindiği kazanımını tekrar hatırladı. İlçe günübirlik turizme sarıldı. Günlük kiralık evler, vitolu gelen turistler, şaşalı organizasyonlar, kısmi konut satışları, otellere yapılan rezervasyonlar, yeme içme tesislerine olan ilgi yılın beş ayı ilçenin yüzünü güldürmekte. Kalan yedi ay şalvarın kesesine talim. Yazın kazanılanı kışın tüketmek.

Onca tecrübe, bunca badire, uzunca yıllar geçmesine rağmen ilçe hala on iki ay istikrarlı bir ticareti yakalayamadı. Günübirlik turizm gelecek projeksiyonu için hiç de sağlıklı bir yatırım olarak gözükmemekte. Körfez ülke vatandaşlarının ilgisinin azalması durumunda sektörün bir anda çökmesinin işten bile olmadığını görmemek için kör olmak gerekir.

Sapanca geçiş güzargahı olabilir fakat suni sektörlerin yatağı olmamalıdır. Turizm hedef olarak belirleniyorsa kalıcı ve nitelikli yatırımlara öncelik verilmeli. İsmi konulmalı! Doğa turizmi mi, su turizmi mi, kültür turizmi mi, spor turizmi mi, kongre turizmi mi, botanik turizm mi, eğlence turizmi mi, alternatif turizm mi vesaire vesaire. Sapanca anılırken turizmin bir başlığını mutlak suretle bünyesinde taşımalı. Günübirlik turizm Sapanca’nın kaderi olmamalı! Sapanca’nın yıllar yılı süregelen parçalı bulutlu ekonomisi ancak doğru ve akılcı planlamayla güneşli günlere taşınabilir.

Ekonomiye yön vermek bilgi, birikim, tecrübe, disiplin, maharet ve feraset ister. Sapanca’nın geleceğini okumak o kadar zor değil! O halde okuyabilenlerin, sonuçları yorumlayabilenlerin ve nitelikli gençler yetiştirebilenlerin işin başında olması elzem. Sağlıcakla kalın.


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!