Sapanca ve kaybolan yüzme kültürü!
Çocukluğumuzda ve gençliğimizde Sapanca Gölü yaz aylarının vazgeçilmez
noktalarından biriydi. Okulların yaz tatiline girmesini iple çekerdik. Tatil
denilince aklımıza Bodrum, Çeşme, Kuşadası gelmez Sapanca Gölü hayal dünyamızda
beliriverirdi. Halkın büyük bölümü bu kültürü yaşatmak için gayret gösterirdi.
Aileler çocuklarıyla birlikte göl kıyısına akın ederlerdi. Anneler söğüt
gölgelerinin altına serdikleri kilimlerin üstünde çocuklarının kıyıdan göle
girişlerini izlerlerken bir yandan da nevaleleri hazırlamakla meşgul olurlardı.
Çocuklar suya girer doyasıya yüzerlerdi. Suyun vermiş olduğu yorgunlukla bitap
düşenler kıyıya vurur, kilimlerin üzerinde itina ile hazırlanmış domates ekmek
kumanyalarına uzanırlardı. Haftanın belirli günlerinde ailecek veyahut da
komşularla göl kıyısında piknik yapmak yaz sezonu içerisinde yapılabilecek en
nezih aktivitelerden bir tanesiydi.
Uzunkum, Yüzevler kayalıklar, Harmanlık, Plaj, Sahil bandı, Vakıf Otel, Canlı Balık, Kuruçay, Batak, Demiryolu altı, Kırkpınar Sahil, Kurtköy Piknik alanı göle girilebilinecek güvenli belli başlı uğrak yerlerdi. Sahil kıyımızda Sapanca Belediyesine ait motorlu cankurtaran teknesi ve ekibi herhangi bir olumsuz duruma karşı pür dikkat beklerdi. Belediyenin yüzmeye elverişli yerlerde yaz ayına girmeden şerit ve duba çalışmaları yaptığına şahit olurduk. İlçe yaza hazırlanırdı. Plaj voleybolu turnuvaları kumsala renk katardı. Şehir dışından gelen izciler, kampçılar, tatilciler çadırlarını kurar ilçe halkıyla bütünleşirlerdi. Asayiş noktasında hiçbir absürt hadise kulağa gelmezdi. Gelenler memnun kalır, ayrılmakta güçlük çeker ve gelecek kamp dönemine planlar yaparlardı.
Hiç unutmam Ankara’dan Kızılay ekibi gelmiş Harmanlıkta çadırlar kurmuştu. Kızılay çalışanları kısacık zaman zarfında bölge insanıyla kaynaşmış ve güzel dostluklar kurmuşlardı. Üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen hala o dönemden kalan dostluklarını devam ettirenleri tanıyor ve biliyorum. Yaz dönemini suyun içerisinde geçiren çocuklar bilmeyerek de olsa fiziksel gelişimlerine ciddi katkı sağlarlardı. Özgüven kazanırlardı. Suya girildiğinde açığa kulaç atmak, kıyıya karşı gözden kaybolmak dönemin trendlerinden bir tanesiydi. Yapayalnız kıyıdan uzaklaşıp, 25-30 metre derinliğin getirdiği ürperti ile karşı karşıya kalındığında panik yapmamanın, nefes alışverişini yönetmenin, kontrolü elde tutmanın, sorumluluğu taşımanın, motivasyonu yüksekte gezdirmenin, vazgeçmemenin, refleks geliştirmenin, dayanıklılığı zihinle birleştirmenin ve zorluklarla mücadele etmenin bir nevi pratik eğitimini de canlı canlı almış oluyordunuz. Bugün özellikle büyükşehirlerde aileler saydığım bir özelliği çocuklarına kazandırabilmek adına binlerce Türk Lrasını oraya buraya saçıp duruyorlar. Farkında mısınız? Oysa ki biz doğuştan bu imkanlara hiçbir bedel ödemeden sahip olmuş insan topluluklarıyız.
Yüzme kültürüne verdiği destekler ve yaşatmak için gösterdiği çabalardan ötürü dönemin Belediye Başkanı Sayın Osman Nuri Erdoğan beyefendiyi şükranla anmak istiyorum. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen verdiği hizmetler halen hafızlarımızda tazeliğini koruyor. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz! Komşu beldeler traktörlerle çöp toplarken Sapanca Belediyesi’nin motorlu cankurtaran tekneleri gölü bir baştan bir başa tarıyor ve halka güven telkin ediyorlardı. Vay be! Nereden nereye! Kaba tabirle 50 yıl önden giden bir Sapanca vardı. Gel zaman git zaman kıyı bantlarımız yavaş yavaş çevrilmeye başlandı. Rant kapıları insafsızca açıldı. Halk sahilden hafif hafif uzaklaştırıldı. Yüzülecek alanlar bir bir işletmelere dönüştürülerek kapatıldı. Göle girmek yasaktır tabelalarıyla ince ince subliminal mesajlar verildi. Gölle özdeşleşmiş o ihtişamlı yüzme kültürü hafızalardan vurgulu bir şekilde silinebilmesi için yapılması gereken ne varsa yapıldı.
Şu an Sapanca’da göle girilebilinecek bir tane bile güvenli alan kalmadı. Boş bulduğu bir yerden serinlemek için suya girmeye cesaret edebilenler sessiz çoğunlukların sesi olmaya aday durumda. Toplum sahip olduğu kültürleri yaşatabilecek ruhta değil. STK’lar ve odalar maalesef yol gösterebilecek, yön verebilecek çap ve kapasitede değil! Halk plajı kendi haline terk edilmiş durumda. Kimin umurunda! Yazık! Bilinçlenilebilinmesi dileğiyle! Göle girildiğinde boğulmanın risk katsayısının oranıyla, otomobile binildiğinde trafik canavarıyla karşılaşmanın risk katsayısı arasında pek bir fark olduğunu düşünmüyorum. Önlemleri aldıktan ve kurallara harfiyen uyduktan sonra takdir Allah’ın.
Her türlü olumsuzluğa rağmen Sapanca’da bu kültürü kendi çapımda da olsa yaşatmaya devam ettiğimi müjdeleyebilirim. Şehir uyurken kalkıyor her sabah bisiklete biniyorum. Havanın billur esintisiyle pedal çevirmeden kordona kadar salınıyorum. Gölle göz göze geldiğim anda suyun o çarşaf şeklini almış hali beni iyice yüzmeye karşı şevklendiriyor. Polis aile çay bahçesinin önünden usulca suya giriyorum. Vücudun hamlığını, yaşımızın ilerlemiş olmasını ve kıyının jeolojik yapısını düşünerek atacağım kulaç sınırlarını belirliyorum. Riski en aza indiriyorum. Ortalama yarım saatlik bir kulaç serüveninden sonra, ayaklarımın yere bastığı noktada suyun içerisinden ayrılmadan kültürfizik hareketlerini yaparak güne çok daha dinç başlamanın altyapısını hazırlıyorum. Bisiklete tekrar biniyor ve evin yolunu tutuyorum. 45 dakikalık bu film şeridi gibi geçen zaman diliminde şehrin hala uykuda olduğunu gözlemliyorum. Sabahın ferahlığını iliklerimde hissediyorum. Günün benim için dünden çok daha enerjik başladığını görüyor, Cenabı hakka bizlere sunduğu bu imkanlardan dolayı bir kez daha şükrediyorum.
Kıymet bilenlere selam olsun. Sağlıcakla kalın.
Uzunkum, Yüzevler kayalıklar, Harmanlık, Plaj, Sahil bandı, Vakıf Otel, Canlı Balık, Kuruçay, Batak, Demiryolu altı, Kırkpınar Sahil, Kurtköy Piknik alanı göle girilebilinecek güvenli belli başlı uğrak yerlerdi. Sahil kıyımızda Sapanca Belediyesine ait motorlu cankurtaran teknesi ve ekibi herhangi bir olumsuz duruma karşı pür dikkat beklerdi. Belediyenin yüzmeye elverişli yerlerde yaz ayına girmeden şerit ve duba çalışmaları yaptığına şahit olurduk. İlçe yaza hazırlanırdı. Plaj voleybolu turnuvaları kumsala renk katardı. Şehir dışından gelen izciler, kampçılar, tatilciler çadırlarını kurar ilçe halkıyla bütünleşirlerdi. Asayiş noktasında hiçbir absürt hadise kulağa gelmezdi. Gelenler memnun kalır, ayrılmakta güçlük çeker ve gelecek kamp dönemine planlar yaparlardı.
Hiç unutmam Ankara’dan Kızılay ekibi gelmiş Harmanlıkta çadırlar kurmuştu. Kızılay çalışanları kısacık zaman zarfında bölge insanıyla kaynaşmış ve güzel dostluklar kurmuşlardı. Üzerinden 25 yıl geçmesine rağmen hala o dönemden kalan dostluklarını devam ettirenleri tanıyor ve biliyorum. Yaz dönemini suyun içerisinde geçiren çocuklar bilmeyerek de olsa fiziksel gelişimlerine ciddi katkı sağlarlardı. Özgüven kazanırlardı. Suya girildiğinde açığa kulaç atmak, kıyıya karşı gözden kaybolmak dönemin trendlerinden bir tanesiydi. Yapayalnız kıyıdan uzaklaşıp, 25-30 metre derinliğin getirdiği ürperti ile karşı karşıya kalındığında panik yapmamanın, nefes alışverişini yönetmenin, kontrolü elde tutmanın, sorumluluğu taşımanın, motivasyonu yüksekte gezdirmenin, vazgeçmemenin, refleks geliştirmenin, dayanıklılığı zihinle birleştirmenin ve zorluklarla mücadele etmenin bir nevi pratik eğitimini de canlı canlı almış oluyordunuz. Bugün özellikle büyükşehirlerde aileler saydığım bir özelliği çocuklarına kazandırabilmek adına binlerce Türk Lrasını oraya buraya saçıp duruyorlar. Farkında mısınız? Oysa ki biz doğuştan bu imkanlara hiçbir bedel ödemeden sahip olmuş insan topluluklarıyız.
Yüzme kültürüne verdiği destekler ve yaşatmak için gösterdiği çabalardan ötürü dönemin Belediye Başkanı Sayın Osman Nuri Erdoğan beyefendiyi şükranla anmak istiyorum. Üzerinden bunca zaman geçmesine rağmen verdiği hizmetler halen hafızlarımızda tazeliğini koruyor. Şimdi çok daha iyi anlıyoruz! Komşu beldeler traktörlerle çöp toplarken Sapanca Belediyesi’nin motorlu cankurtaran tekneleri gölü bir baştan bir başa tarıyor ve halka güven telkin ediyorlardı. Vay be! Nereden nereye! Kaba tabirle 50 yıl önden giden bir Sapanca vardı. Gel zaman git zaman kıyı bantlarımız yavaş yavaş çevrilmeye başlandı. Rant kapıları insafsızca açıldı. Halk sahilden hafif hafif uzaklaştırıldı. Yüzülecek alanlar bir bir işletmelere dönüştürülerek kapatıldı. Göle girmek yasaktır tabelalarıyla ince ince subliminal mesajlar verildi. Gölle özdeşleşmiş o ihtişamlı yüzme kültürü hafızalardan vurgulu bir şekilde silinebilmesi için yapılması gereken ne varsa yapıldı.
Şu an Sapanca’da göle girilebilinecek bir tane bile güvenli alan kalmadı. Boş bulduğu bir yerden serinlemek için suya girmeye cesaret edebilenler sessiz çoğunlukların sesi olmaya aday durumda. Toplum sahip olduğu kültürleri yaşatabilecek ruhta değil. STK’lar ve odalar maalesef yol gösterebilecek, yön verebilecek çap ve kapasitede değil! Halk plajı kendi haline terk edilmiş durumda. Kimin umurunda! Yazık! Bilinçlenilebilinmesi dileğiyle! Göle girildiğinde boğulmanın risk katsayısının oranıyla, otomobile binildiğinde trafik canavarıyla karşılaşmanın risk katsayısı arasında pek bir fark olduğunu düşünmüyorum. Önlemleri aldıktan ve kurallara harfiyen uyduktan sonra takdir Allah’ın.
Her türlü olumsuzluğa rağmen Sapanca’da bu kültürü kendi çapımda da olsa yaşatmaya devam ettiğimi müjdeleyebilirim. Şehir uyurken kalkıyor her sabah bisiklete biniyorum. Havanın billur esintisiyle pedal çevirmeden kordona kadar salınıyorum. Gölle göz göze geldiğim anda suyun o çarşaf şeklini almış hali beni iyice yüzmeye karşı şevklendiriyor. Polis aile çay bahçesinin önünden usulca suya giriyorum. Vücudun hamlığını, yaşımızın ilerlemiş olmasını ve kıyının jeolojik yapısını düşünerek atacağım kulaç sınırlarını belirliyorum. Riski en aza indiriyorum. Ortalama yarım saatlik bir kulaç serüveninden sonra, ayaklarımın yere bastığı noktada suyun içerisinden ayrılmadan kültürfizik hareketlerini yaparak güne çok daha dinç başlamanın altyapısını hazırlıyorum. Bisiklete tekrar biniyor ve evin yolunu tutuyorum. 45 dakikalık bu film şeridi gibi geçen zaman diliminde şehrin hala uykuda olduğunu gözlemliyorum. Sabahın ferahlığını iliklerimde hissediyorum. Günün benim için dünden çok daha enerjik başladığını görüyor, Cenabı hakka bizlere sunduğu bu imkanlardan dolayı bir kez daha şükrediyorum.
Kıymet bilenlere selam olsun. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder