Sapancaspor Derbeder

Kestel Belediyespor karşısında kendi saha ve seyircimiz önünde tıpkı 20 yıl önceki gibi ağır bir mağlubiyet aldık. Kestel, tarih tekerrürden ibarettir sözünü bu hafta bize canlı canlı yaşattı. 1 Milyon TL’nin üzerinde harcama yapan Adapazarıspor ve Karasuspor’un aşağı yukarı her hafta cömertçe puanları ikişer ikişer kaybediyor olmaları, 40 bin TL gibi komik bir bütçe ile kurulmuş olan Sapancaspor’un lige sımsıkıya sarılmasına vesile olduğunu söylemimiz mümkün. Ligin 7’nci haftası geride kalırken rakiplerimizden sadece 3 puan geride olmamızın umutlarımızı her hafta bir hafta ileriye ümitle taşımamıza olanak sağladığını da söyleyebiliriz. Gerçeklerin elbette farkındayız. Hal böyle iken Sapancaspor isminin ve iç saha akustiğinin geçmiş yıllarda olumsuz koşullarda dahi bizi çok zaman ayakta tuttuğuna da şahitliğimiz olunca, acaba ligi enselerinde götürebilir miyiz beklentisine de haliyle girmiyor değiliz.  Kestel maçının kazanılması bizim açımızdan her yönüyle ciddi bir öneme sahipti.

Takımlar sahaya çıktığında oyuncuların seremonide vermiş oldukları fiziksel görüntü daha maç başlamadan bize belli başlı ipuçları vermişti. Kestelli oyuncuların fiziksel yapıları bağıra bağıra benim diyordu. Maça, Derince müsabakasındaki gibi savruk başladık. İlk 10 dakikalık bölümde oyuna adapte olamadık. Rakibin oyunu kendi sahasında kabul etme anlayışı bize 20 - 25 dakikalık bir oyun hakimiyeti sağladı. Bu dakikalarda Sapancaspor’un lig başladığından beri ilk defa topu yere indirip, pas trafiklerini gerçekleştirip, kolektif manada oyunu kanatlara yıkıp, pozisyon üretmek için çaba içerisine girdiğini gösterdi. Göze hoş gelen birkaç atak gerçekleştirdik. Özellikle Mustafa sağ kanadı bu dilimde çok iyi kullandı. Kafasını kaldırıp ceza sahası içerisine yapmış olduğu ortalar forvet oyuncularımızla buluştu. Son vuruş eksikliklerimiz bu ele geçen pozisyonların heba olmasına sebep oldu. İsmail Berk’in rakip defansın arkasına sarkıp kaleciyle karşı karşıya kaldığı pozisyon maçın dönüm noktası oldu. Kestel baskıyı üzerinden atınca kalemize yüklenmeye başladı. Kazandıkları korner atışında golü buldular. Top ceza sahamız içinde 16 kişiyi es geçti ve arka direk dibinde Kestelli oyuncunun önüne düşüverdi. Olacak ya! Kaçırdığımız goller sonrasında yediğimiz golle direncimiz kırıldı. Pamuk ipliğine bağlı motivasyonumuz darmadağın oldu.

Tabir vardır ya geceden kalma diye, işte tam böyle ikinci yarıya ilk yarıdan kalma başladık. Bu ahval ve şerait içinde düğümümüz erken çözülmeye başladı. Moral ve motivasyondan uzaklaşan oyuncularımız sahada kendilerine yakışmayacak hareketlerin içerisine girdiler. Yediğimiz golün ardından bu ligin en kaliteli ve tecrübeli defans oyuncularından biri olarak kabul edilen Caner’in maçın hakemine yapmış olduğu şarj kabul edilebilir gibi değildi! Nasıl bir psikoloji? Yaptığı hatanın daha saniyesinde farkına vardı ama iş işten geçti. Caner bu hareketiyle sadece kendini cezalandırmadı, kulübün ona en fazla ihtiyaç duyacağı haftalarda takımını yalnız bıraktı. Lige başladığımızda en kuvvetli yanımız dediğimiz tandem hattımız 7 haftada çöktü. Kamil’in sakatlığına, Caner’in de alacağı cezayı eklersek gelecek haftalarda geri bloğumuzda derin sorunlar yaşayabileceğimizi tahmin etmemiz güç olmayacak. İkinci golü yedikten sonra oyun disiplininden iyice koptuk. Takım mental anlamda tamamen tükenince kalecimizin ıskaladığı topta rakibin topu boş kaleye yuvarlamış olması bile tribünlerde hiç kimsenin tepki vermemesini sağladı. Tribünde mağlubiyeti iyiden iyiye kabullenmişti. Maçın bitiş düdüğü çalmak üzereyken bir oyuncumuzun daha kırmızı kart yemesi akıl alır cinsten değildi.

Her hafta farklı bir tecrübesizlikle derbeder oluyoruz. Haftalardır yazıyorum. Yenilebiliriz, farklı mağlup olabiliriz, hakem hatalarıyla kaybedebiliriz her ne olursa olsun oyundan eksilmeyelim. Her hafta üstüne basa basa söylüyorum. Kırmızı kart yemeyelim arkadaşlar! Her geçen hafta birer birer eksiliyoruz. Bu kadar kısıtlı kadrodan her hafta birilerinin teker teker azalıyor olması kuşkusuz Bülent Hoca’nın da işini zorlaştırıyor.

Sapancalı kardeşlerimize şans veren, maç tecrübesi kazanabilmeleri için sahada maksimum seviyede kalmalarını sağlayan, ligden kopulmaması için canla başla mücadele eden, beş kuruş para almadan takım sahaya çıkabilsin diye yoğun gayretler gösteren, sporcularıyla ekstrem bire bir özel görüşmeler yaparak tüm olumsuz koşulların bertaraf edilmesini sağlayan, bu imkansızlıklar içerisinde Sapanca’dan bir oyuncu çıkartabilir miyizin   derdiyle dertlenen Bülent hocamı ayrıyeten tebrik ediyorum. Sapancaspor, zor koşullar altında ligi taşımaya çalışıyor. Sapanca Belediyesi’nin vermiş olduğu cüzi destekle yaşamaya çalışıyor. Sapancaspor’un içeride veya dışarıda alacağı sonuçların hiçbiri bizim için sürpriz değil. Ne yapıp ne edip ilk yarıyı rakiplerimizin ensesinde bitirelim, tüm çabamız, mücadelemiz, gayretimiz, emeğimiz bunun için olsun. Sonrasına bakarız artık. Nilüfer’den puan alabilmek dileğiyle.

Toplumun menfaatlerini kendi menfaatlerinin önünde tutmasını becerebilen, ilçeden ülkemiz için faydalı insanların yetişebilmesi adına imkanlarını seferber edebilen tüm Sapancalılara saygı ve selamlarımı iletiyorum. Sağlıcakla kalın.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!