Üçlü Averaj

Sakarya Olgunlar Turnuvası’na 1837 Sapanca olarak averaj sisteminin getirdiği azizlikten ötürü erken veda ettik. Bu sonuç hem bizler için hem de turnuva otoritelerince beklenmedik bir sürpriz oldu. Oynadığımız 6 maçtan 5 galibiyet çıkarmayı başardık. Turnuva takımları içerisinde en az gol yiyen takım üstünlüğünü grup maçlarının bitimine kadar sürdürdük. Sistemli oyun kurgulayabilen yapımızla tribünlere heyecanlı müsabakalar izlettirdik. Çoğu zaman tribünde yer alan farklı görüşlerin ve kesimlerin takdirini aldık. Centilmenliğimizi son dakikaya koruduk.  Turnuvanın favorisi olarak gösterilen takımların arasında yer aldık.

Bu kadar başarılı bir grafik sergilememize rağmen, üçlü averaja kalıp elenmemize sebep olan Ertaş Harita maçına biraz olsun değinmek istiyorum. Aynı zamanda maçın bir analizini de sizinle paylaşmış olacağım. Maçtan önce puansal açıdan tüm kozlar bizim elimizdeydi. Beraberlik ve tek gollü mağlubiyet bizi gruptan lider çıkaracaktı. Takımımızın profilini oluşturan oyuncularımızın tamamına yakını emekçiydi. Üretim yapan fabrikalarda ya da hizmet sektöründe vardiyalı çalışan işçilerdi. Maç saatinin vardiyalarıyla çakıştığı oluyordu. Vardiyalarını değiştirip maça gelen oyuncularımızın gösterdikleri özverili tutum takdire şayandı. Turnuvaya başlamadan önce kendimizce aldığımız kararlarla ileride oluşabilecek sorunları minimize edeceğimizi düşünmüştük. Fakat Sapanca’da başlayacak olan olgunlar turnuvasını bu hesabın içerisine katmayı düşünmemiştik. Sakarya olgunların üçüncü haftasında Sapanca olgunlar start aldı. Takımımızda forma giyen birçok oyuncunun buradaki turnuvaya iştirak ettiğini gördük. Hatır, gönül ve arkadaşlık ilişkilerinin ağır basmasından ötürü hiçbiri gelen tekliflere hayır cevabını verememişti. Ortalama günde 8 saat bilfiil ayakta çalışan bu oyuncular ikinci bir turnuvaya da dahil olmuşlardı. Kendi sağlık durumlarını riske atmamaları adına yaptığımız tüm uyarılara rağmen diğer turnuvada forma giymelerine maalesef engel olamadık. Fabrikada gün boyunca yoğun sıcağın altında efor sarf edip dinlenmeye fırsat bulmadan iki turnuvada tam teşekküllü boy göstermenin mümkün olamayacağını anlatsak da, karşılık bulamadık. Tüm bu yoğun gündemin ortasında Ertaş maçına çıktık.

Oturtmuş olduğumuz oyun sistemiyle 20 dakika kafa kafaya maçı götürdük. Arka alan, orta ve ileri uç harfiyen görevlerini yerine getiriyordu. Pozisyon vermiyor, maçı orta sahada sıkıştırıyor ve oyunu kilitliyorduk. Rakip sağ ve sol kanattan geliştirdiği akınların tamamını direk kaleye şutlarla sonuçlandırmaya çalışıyordu. Her şey istediğimiz şekilde ilerliyordu. Top kapıyor, rakibi hataya zorluyorduk. İlk yarıyı bu şekilde bitireceğimizi düşünürken orta alandaki en etkili oyuncumuz Gökhan sakatlandı. Ciddi bir sakatlık söz konusuydu. Ambulansla hastanenin acil servisine yönlendirildi. Gökhan’ın sakatlığıyla oyun kurgumuz tamamıyla bozuldu. Kenardan o bölgeye yapacak hamle şansımız ortadan kalktı. Rakip orta alanı kısa bir sürede eline geçirdi. Gökhan iki yönlü oynayabilen bir stile sahipti. Kenarda alternatifimizin olmayışı da bir yandan elimizi kolumuzu bağlıyordu. Rakip topla oynamaya başlayınca oyuncularımızdaki yorgunluk belirtileri iyice  açığa çıkıyordu. İki günde bir maç oynama temposuna sokulan ham vücutlar sos vermeye başladı. İkili mücadelelerin tamamına yakınını kaybetmeye başladık. Kalan son 3 dakikayı kayıpsız bitirmeye gayret ederken üst üste iki golü kalemizde gördük. Vücutlarda biriken laktik asit sağlıklı düşünme yetisini ve mücadele ruhunu elden almıştı. Oyuncu takibinde, yer tutmada, ayağa oynamada, topu ileriye taşımada amatörce hatalar yaptık. İlk yarıyı 3 – 1 mağlup bitirdik.

Oyuncularımızın tamamının gözlerinden yorgunluk akıyordu. Rakip tecrübeliydi ve yedek kulübesi oldukça zengindi. Hamle üstüne hamle yapabiliyorlardı. Turnuva başladığından beri sahaya oturtmuş olduğumuz takım iskeletini bu maçta kaybetmiştik. Geride Kemal, ortada Gökhan ileride kaptan Bülent’le bir omurga oluşturmuştuk. Gökhan sakatlanınca, dinlendirmek için kaptan Bülent’i kenara almış ve Kemali orta alana kaydırmak zorunda kalmıştık. Omurgamız sahadan silinmişti. Turnuva başından beri ilk defa yaşadığımız bir talihsizlikti. Dişlilerde sıkıntı olsa da iskelet sağlam olduğundan oyun içerisinde çabuk toparlanabiliyorduk. İskeletimizi en güvendiğimiz maçta kaybettik.  Rakip bu durumu çok çabuk lehine çevirdi. Üst üste iki gol buldu.

İkinci yarıya çıkarken motivasyonu sağlamayı başaramadık. Çünkü tüm oyuncularımız mental anlamda oyundan düşmüşlerdi. Ayaklarında hamle yapacak güç kalmamıştı. Mecburi değişikliklere başvursak  da oyun ritmini yakalayamadık. Oyundan koptuk. Rakip maçın ikinci yarısını istediği gibi şekillendirdi. Biz karşılık vermeyi başaramayınca sahadan galibiyetle ayrılmayı başardılar. Elde ettikleri skorla averaj üstünlüğüne sahip oldular. Özgüven, süreklilik, istikrar, disiplin ve kurallara riayet noktasındaki eksikliklerimiz bize gelecek açısından iyi bir tecrübe kazandırdı. Son maçımızı galibiyetle tamamlamış olsak da turnuvaya veda ettik. Bizimle birlikte iki takım daha 15 puanı paylaştı. Gruptan iki takımın bir üst tura çıktığı sistemde üçlü averaj devreye girdi. Futbol hayatım boyunca ilk defa karşılaştığım bu sistemden ağır bir darbe almıştık. Telafi şansımız kalmamıştı. 28 Temmuz 2017 tarihindeki yazımda şu cümleleri kaleme almıştım. “Her bir oyuncu orada çok önemli bir yer ifa ediyor, Minyatür bir sahada oynanan müsabakalarda anlık hataların bedeli bir o kadar ağır olabiliyor, Kısacası oynanmayan hiçbir müsabaka çantada keklik değildir”.

2 hafta önce kurmuş olduğum şu üç cümlenin akıbeti bize pahalıya mal oluyordu. Şansa bırakılan işler her zaman kontrolden çıkar. Kontrolsüz güç güç değildir. Hatalarımızdan ders çıkarmasını bilirsek geleceğe güvenle bakmayı başarabiliriz. Üçlü averaj uzunca yıllar hafızalarımızda kötü bir anlam ifade edecek. Her ne kadar elenmiş olsak da turnuvada Sapancamızın ismini başarıyla temsil eden oyuncu arkadaşlarımı tebrik ediyorum. Nice turnuvalarda başarılara imza atılan günlerde birlikte olabilmek ve buluşabilmek dileğiyle. Sağlıcakla kalın.  

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

"Sadettin Tantan"

“Stad yerinde ağırdır” (Butik Stadyum)

Beşiktaş Jimnastik Kulübü’nü Sapancalılar kurdu!