Sapancaspor ezdi geçti!
Sapancaspor grup maçlarındaki en ciddi sınavını verdi. Merakla beklenen maç
artık mazide kaldı. Kısmi olarak Play Off müsabakalarına kadar rutin bir döneme
girmiş bulunmaktayız. Sapancaspor’un Play Off’larda en ciddi rakibi olacak
gözüyle bakılan Erenlerspor karşısındaki performansı doğrusu göz kamaştırdı.
İzleyemeyenler için şöyle bir maçı tekrardan hatırlayalım. Sapancaspor, oyuna
tutuk ve bir o kadar kötü başladı. Topun oyunda kalma süresini baz alırsak 3’te
1’lik bölümde sahadaki varlığımız sadece bedenlerden ibaretti. Saha yerleşimi,
kolektif açık kapama, topa sahip olma, rakibi tartma, oyun kurma, pas
alışverişleri gibi saha içi ritüellerden eser yoktu. Hal böyle olunca daha
maçın başlarında kalemizde golü gördük. Golü yedikten sonra da rakibin amansız
baskılarını ensemizde hissettik. Elimiz ayağımıza dolaştı. Olmadık pas hataları
yaptık! Kaptığımız her topu hesapsızca rakip defansın arkasına atarak pozisyon
hazırlama cihetine yöneldik. Çizgi duvara çarpıp geri dönen toplar kalemizde
baskının şiddetinin artmasına neden oldu. Bocaladıkça bocaladık.
Aldığım kayıtlara göre karşı kaledeki ilk varlığımızı maçın 25’nci dakikasında gösterebildik. 25’nci dakikayla birlikte kitlesel olarak karşı kaleye doğru takım halinde yanaşmaya başladık. Defansımızı önde kurduk. Toparlanmaya başladık. 30’ncu dakikadan sonra karşı kaleye yerleştik ve maç bitene kadar oradan ayrılmadık. Maçın 3’te 2’lik bölümünü tamamen karşı kalede oynadık. Golü bulduk. Sağlı sollu baskılar kurmaya başlamışken devre arası girdi. Acaba baskı oyunu ikinci yarı devam edecek mi diye düşünmüyor da değildik! Maçın ikinci yarısı sanki hiç ilk yarı bitiş düdüğü çalmamış gibi aynı şekliyle başladı. İkili mücadelelerin tamamında ayakta kalınıyor ve kazanılan toplar doğru paslarla buluşturuluyordu. Bu detay çok önemliydi. Topu kaybetmiyorduk.
Sapancaspor, sağdan, soldan, havadan, yerden, göbekten akla gelebilen her türlü yön kavramıyla karşı kaleyi abluka altına aldı. Maç anlayabileceğiniz alman kaleye döndü. Tek taraflı oynanmaya başladı. Kenar çizgiler bildiğiniz koridor, orta sahanın çemberi direksiyona dönüştü. Rakip, saha içi mental psikolojide nakavt oldu. Havlu attı. Goller ardı ardına geldi. Fark açıldıkça oyuncuların bireysel yetenekleri, sergiledikleri estetik hareketler ve pas varyasyonları tribünleri coşturdu. Kaçan goller saç baş yoldurdu. Özellikle oyunun son bölümünde (3’te 1’lik) psikolojik üstünlüğü tamamen ele alan takımımızın maçı kendi haline bırakmak istememesi buna ek olarak fizik ve kondisyon yetkinliğindeki ezici baskısını ısrarla sürdürmesi rakibi demoralize etti. Çileden çıkardı.
Bunun en bariz örneğini rakip takımın bir yöneticisinin sahadan çıkarken protokol tribünü tarafındaki yan hakeme karşı sergilediği tutum ve hareketlerden gördük. Aşırı motivasyondan kaynaklandığını düşünüp yapılanları her ne kadar maruz görmüş olsak da fair play çerçevesi içinde futbol adına çirkin ve istenmeyen davranış biçimleri olduğunu söylemeliyiz. Ortaya konan müthiş futbolu, emeği, alın terinin karşılığını kimsenin gölgelemeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Bu konuyu es geçemezdim. Maçı yöneten hakem Süper Lig’de düdük çalıyor. Maçın genelinde pozisyonlara çok yakındı ve gidişata etki eden bir düdük çalmadı. Böyle bir taytıla (title) sahip birinin bu müsabakada görev alması zaten daha maç başlamadan hakem performansına yönelik zihinlerde doğabilecek tüm kuşkuları ortadan kaldırmıştı. Sahada tertemiz bir maç oynandı. Sapancaspor için bu maça dair akıllarda kalan en önemli bulgu fizik ve kondisyon üstünlüğüydü. Sınırları aşan bir koşu mesafesi, mücadele gücü, dayanıklılık, hırs ve kazanma azmi. Bu tür performanslar bazı müsabakalara özeldir. Sürekliliği yakalamak, sezonun bütününe bu ruhu yaymak gerçekten kolay değildir!
Üzerine basarak söylüyorum, Sapancaspor Play Off’larda da Erenlerspor müsabakasında ortaya koyduğu performansı gösterme başarısını yakalarsa Bal’ı forse eder. Bu üst düzey ifade biçimi karşısında sahada hiçbir rakip varlık gösteremez. Play Off’lara kadar aşağı yukarı 3 aylık bir zaman dilimi var. Sapancaspor’un nokta bölgelere oyuncu ihtiyacı devam ediyor. Bu zaman dilimi içerisinde maç takviminin haricinde programa üst liglerden takımlarla hazırlık maçları konmalıdır. Çıta’nın yüksekte tutulması, Play Off’lara hızlı bir şekilde girilmesinin zemini şimdiden hazırlanmalıdır. Sapancaspor’u, elde ettiği galibiyetten, sahada ortaya koyduğu yüksek performanstan, camiasına kazandırdığı özgüvenden dolayı tebrik ediyorum. Sağlıcakla kalın.
Aldığım kayıtlara göre karşı kaledeki ilk varlığımızı maçın 25’nci dakikasında gösterebildik. 25’nci dakikayla birlikte kitlesel olarak karşı kaleye doğru takım halinde yanaşmaya başladık. Defansımızı önde kurduk. Toparlanmaya başladık. 30’ncu dakikadan sonra karşı kaleye yerleştik ve maç bitene kadar oradan ayrılmadık. Maçın 3’te 2’lik bölümünü tamamen karşı kalede oynadık. Golü bulduk. Sağlı sollu baskılar kurmaya başlamışken devre arası girdi. Acaba baskı oyunu ikinci yarı devam edecek mi diye düşünmüyor da değildik! Maçın ikinci yarısı sanki hiç ilk yarı bitiş düdüğü çalmamış gibi aynı şekliyle başladı. İkili mücadelelerin tamamında ayakta kalınıyor ve kazanılan toplar doğru paslarla buluşturuluyordu. Bu detay çok önemliydi. Topu kaybetmiyorduk.
Sapancaspor, sağdan, soldan, havadan, yerden, göbekten akla gelebilen her türlü yön kavramıyla karşı kaleyi abluka altına aldı. Maç anlayabileceğiniz alman kaleye döndü. Tek taraflı oynanmaya başladı. Kenar çizgiler bildiğiniz koridor, orta sahanın çemberi direksiyona dönüştü. Rakip, saha içi mental psikolojide nakavt oldu. Havlu attı. Goller ardı ardına geldi. Fark açıldıkça oyuncuların bireysel yetenekleri, sergiledikleri estetik hareketler ve pas varyasyonları tribünleri coşturdu. Kaçan goller saç baş yoldurdu. Özellikle oyunun son bölümünde (3’te 1’lik) psikolojik üstünlüğü tamamen ele alan takımımızın maçı kendi haline bırakmak istememesi buna ek olarak fizik ve kondisyon yetkinliğindeki ezici baskısını ısrarla sürdürmesi rakibi demoralize etti. Çileden çıkardı.
Bunun en bariz örneğini rakip takımın bir yöneticisinin sahadan çıkarken protokol tribünü tarafındaki yan hakeme karşı sergilediği tutum ve hareketlerden gördük. Aşırı motivasyondan kaynaklandığını düşünüp yapılanları her ne kadar maruz görmüş olsak da fair play çerçevesi içinde futbol adına çirkin ve istenmeyen davranış biçimleri olduğunu söylemeliyiz. Ortaya konan müthiş futbolu, emeği, alın terinin karşılığını kimsenin gölgelemeye hakkı olmadığını düşünüyorum. Bu konuyu es geçemezdim. Maçı yöneten hakem Süper Lig’de düdük çalıyor. Maçın genelinde pozisyonlara çok yakındı ve gidişata etki eden bir düdük çalmadı. Böyle bir taytıla (title) sahip birinin bu müsabakada görev alması zaten daha maç başlamadan hakem performansına yönelik zihinlerde doğabilecek tüm kuşkuları ortadan kaldırmıştı. Sahada tertemiz bir maç oynandı. Sapancaspor için bu maça dair akıllarda kalan en önemli bulgu fizik ve kondisyon üstünlüğüydü. Sınırları aşan bir koşu mesafesi, mücadele gücü, dayanıklılık, hırs ve kazanma azmi. Bu tür performanslar bazı müsabakalara özeldir. Sürekliliği yakalamak, sezonun bütününe bu ruhu yaymak gerçekten kolay değildir!
Üzerine basarak söylüyorum, Sapancaspor Play Off’larda da Erenlerspor müsabakasında ortaya koyduğu performansı gösterme başarısını yakalarsa Bal’ı forse eder. Bu üst düzey ifade biçimi karşısında sahada hiçbir rakip varlık gösteremez. Play Off’lara kadar aşağı yukarı 3 aylık bir zaman dilimi var. Sapancaspor’un nokta bölgelere oyuncu ihtiyacı devam ediyor. Bu zaman dilimi içerisinde maç takviminin haricinde programa üst liglerden takımlarla hazırlık maçları konmalıdır. Çıta’nın yüksekte tutulması, Play Off’lara hızlı bir şekilde girilmesinin zemini şimdiden hazırlanmalıdır. Sapancaspor’u, elde ettiği galibiyetten, sahada ortaya koyduğu yüksek performanstan, camiasına kazandırdığı özgüvenden dolayı tebrik ediyorum. Sağlıcakla kalın.
Yorumlar
Yorum Gönder